İzmir’de çöp, susuzluk ve yönetim krizi: Çözüm kayyum mu, acil eylem mi?
İzmir’de çöp ve su krizi büyürken “kayyum” tartışması alevlendi. Hukuki eşikler, halk sağlığı riski ve üç olası senaryo ile 10 maddelik acil yol haritası bu analizde.
YUSUF İNAN YAZDI...
İzmir’de çöp, susuzluk ve yönetim krizi: Çözüm kayyum mu, acil eylem mi?
Kentte tablo ağır: Hizmetler aksıyor, güven kaybı büyüyor
Türkiye’nin incisi İzmir, haftalardır çöplerin birikmesi, su kesintileri, altyapı arızaları ve belediye çalışanlarının maaş krizleriyle gündemde. Bazı ilçelerde temizlik hizmeti neredeyse durma noktasına gelirken, biriken atıklar kötü koku ve hastalık riski yaratıyor. Buca’daki iş bırakmalar, Konak’taki birikmiş maaşlar, Bornova ve Esrefpaşa’dan yükselen tepkiler; belediyelerde mali disiplin ve kriz yönetiminin sürdürülemediğini gösteriyor. İş çevreleri sorunları doğrudan Ankara’ya taşıyor; sivil toplum ve meslek örgütleri “acil koordinasyon” çağrısı yapıyor. Bu tablo, “İzmir’in tek kurtuluşu kayyum mu?” sorusunu gündemin merkezine yerleştiriyor.
Kayyum nedir, hangi şartlarda gündeme gelir?
Türkiye’de belediyelere kayyum/vekâleten yönetici atanması istisnaî bir uygulamadır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sı ilgili belediye mevzuatına göre; seçilmiş başkanın görevden uzaklaştırılması ya da görevini yerine getirmesini engelleyen ağır hukuki durumlarda, İçişleri Bakanlığı geçici tedbir alabilir. Ancak “hizmet başarısızlığı” tek başına kayyum gerekçesi değildir. Kamu düzenini, kamu sağlığını ve hayatın olağan akışını açıkça tehdit eden durumlarda valilikler geçici müdahalelerle hizmeti sürdürebilir; fakat bu, yerel seçmenin iradesini tümden devre dışı bırakmak anlamına gelmez. Dolayısıyla kayyum, ancak çok yüksek bir hukuki eşik ve yargısal denetim zemininde tartışılabilir.
Bugünün somut riski: Halk sağlığı ve şehir ekonomisi
İzmir’de biriken çöpler, kesintili su ve zaman zaman kokudan etkilenmiş kıyı şeridi; yalnız estetik değil, doğrudan sağlık tehdidi. Gıda işletmeleri, turizm ve perakende başta olmak üzere şehir ekonomisinin bel kemiği, hijyen ve erişilebilirlik şartlarına bağlı. Okulların açıldığı, trafiğin yoğunlaşdığı bir dönemde atık toplama ve su teminindeki aksamalar; salgın hastalık, yangın ve çevre kirliliği risklerini artırıyor. Bu nedenle “siyaset üstü” bir kriz yönetimi elzem: İl Hıfzıssıhha Kurulu, Valilik, Büyükşehir ve ilçe belediyeleri, sendikalar ve atık yönetimi firmalarının aynı masada, net takvim ve görev dağılımıyla çalışması gerekiyor.
Kayyum mu, kriz masası mı? Üç senaryo
1) Kayyum/vekâlet modeli:
Ağır hukuki gerekçeler oluşursa uygulanabilir; kısa vadede karar alma hızını artırabilir. Ancak demokratik meşruiyet tartışması doğurur, toplumsal kutuplaşmayı derinleştirebilir ve uzun vadede yerel kapasiteyi zayıflatabilir.
2) Valilik koordinasyonunda “acil hizmet protokolü”:
Hıfzıssıhha ve afet mevzuatı kapsamında; atık toplama, su ve ulaşım gibi hayati hizmetlerde 90 günlük bir “Acil Eylem Planı” hazırlanır. İhale dışı destek mekanizmaları değil, şeffaf geçici hizmet alımları ve takviye iş gücü kullanılır. Sendika–belediye arabuluculuğu zorunlu takvimle yürütülür. Bu yaklaşım, seçilmiş iradeyi korurken hizmeti güvence altına alır.
3) Siyasi normalleşme ve kurumsal reform:
Büyükşehir ve ilçe belediyeleri; nakit akışı, borç vadesi ve personel planını bağımsız denetim eşliğinde kamuoyuna açıklar. Atık yönetimi için bölgesel konsorsiyum, su için kayıp-kaçak azaltımına dönük yatırım programı ve “kriz zamanı tarifeleri” devreye alınır. Mecliste oybirliğiyle geçen “satış/özelleştirme” planlarının, finansman açığını kapatma takvimi kamuya anlatılır; aksi halde ertelenir.
İzmir için 10 maddelik acil yol haritası
-
48 saatlik seferberlik: Valilik koordinasyonunda araç–personel takviyesi, kritik noktalardan başlayarak atıkların toplanması.
-
Geçici depolama ve bertaraf planı: Harmandalı sonrası dönem için ara depolama–transfer merkezlerinin kapasite artışı.
-
Su için “kayıp-kaçak” timi: En büyük tasarruf buradan gelir; kritik hatlarda basınç ve kalite izleme.
-
Maaş ve tedarikçi ödemeleri takvimi: Şeffaf nakit akışı; ilk ödenecekler listesi kamuya duyurulsun.
-
Sendika–belediye arabuluculuğu: Grev ve iş bırakma ihtimaline karşı bağımsız arabulucu.
-
Halk sağlığı kalkanı: Vektörle mücadele, sokak yıkama ve mobil klinikler; okul çevrelerine öncelik.
-
Turizm–perakende koridoru: Kordon, Kemeraltı, Alsancak ve sanayi siteleri için özel temizlik hatları.
-
Krize özel iletişim hattı: WhatsApp/Call Center entegrasyonu; “hangi sokak ne zaman toplanacak” bilgisinin canlı haritası.
-
Gelir artırıcı mikro önlemler: Tahsilat kolaylığı, su faturalarında sosyal tarife; israf kalemlerinde tavan.
-
Bağımsız denetim ve üç ayda bir rapor: Siyasi tartışmayı minimize eden teknik performans ölçümü.
Son söz: Çözüm “tek kurşun” değil, şeffaf yönetim ve ortak akıl
İzmir’in bugün yaşadığı kriz, yalnız bir belediye tartışması değil; kent yönetimi kapasitesi sınavı. Kayyum, olağanüstü bir tedbirdir; hukuki zemini oluşmadıkça demokratik meşruiyet tartışmasını büyütür. Asıl ihtiyaç, hizmetin sürekliliğini sağlayacak bir acil eylem protokolü, şeffaf mali disiplin ve hesap verebilirliktir. İzmir, ideolojik kampların değil; temiz suya, temiz sokağa, güvenli ulaşıma ihtiyacı olan 4,5 milyon insanın evidir. Bu ev, ancak ortak akılla toparlanır. Eğer bu adımlar atılamaz ve halk sağlığı riski büyürse, mevzuatın öngördüğü idari müdahaleler kaçınılmaz biçimde daha sertleşir.
Tercih, bugün masada: Kriz masası mı, zorunlu vesayet mi?
*
*
YUSUF İNAN / YURTTA SULH CİHANDA SULH
Twitter : @Yusufinan2023
Instagram : yusufinan2023
Instagram : fondinan2016
Email : [email protected]
Web: www.yerelgundem.com













