Yapay Zekâ Terapistlerin Yükselişi: Bilimsel Kanıtlar, Etik Endişeler ve Uzman Görüşleri

Yapay Zekâ Terapistlerin Yükselişi: Bilimsel Kanıtlar, Etik Endişeler ve Uzman Görüşleri
YUSUF İNAN / YEREL GÜNDEM İZMİR
Yapay zekâ tabanlı sohbet botlarının terapi alanında kullanımı dünya genelinde hem heyecan hem de tartışma yaratıyor. ChatGPT gibi büyük dil modellerinden, Woebot ve Wysa gibi duygudurum destekleyici uygulamalara kadar pek çok sistem, 7/24 erişilebilir “dijital terapistler” olarak tanıtılıyor. Özellikle COVID-19 pandemisi sonrası artan ruh sağlığı hizmeti talebine karşı, bu araçlar düşük maliyetli ve kolay ulaşılabilir bir alternatif olarak görülüyor. Yapay zekâ terapistleri bu boşluğu doldurma potansiyeliyle övülse de, etkililikleri, güvenliği ve etik boyutları konusunda bulgular çeşitlilik gösteriyor.
Artan İlgi ve İlk Deneyimler
AI terapistlerin cazibesi, birçok kullanıcı için hemen anlaşılır nitelikte. Bu dijital sohbet botları her an cebinizde, ihtiyaç duyduğunuzda ulaşılabilir, insan terapistlerden çok daha ucuz ve hassas konuları yargılanma endişesi olmadan paylaşma imkânı veriyor. Örneğin, popüler bir sohbet botu platformunda bir psikoloji öğrencisinin yarattığı “Psychologist” adlı karakter, milyonlarca etkileşim alarak en çok kullanılan botlardan biri haline geldi. Büyük teknoloji liderleri de bu eğilimi destekliyor; yapay zekânın, erişim sıkıntısı yaşayan bireyler için terapötik destek sunabileceği savunuluyor.
Bilimsel çalışmalar da umut verici bulgular sunuyor. Woebot gibi sohbet botlarıyla yapılan klinik deneyler, genç yetişkinlerde depresyon belirtilerini kısa sürede azalttığını gösterdi. Dartmouth Üniversitesi’nde yürütülen bir araştırmada, depresyon ve anksiyetesi olan hastalar dört hafta boyunca yapay zekâ destekli terapi aldıklarında, semptomlarda insan terapistleriyle elde edilenlere yakın düzeyde iyileşme gözlendi. Ayrıca bu katılımcılar, yapay zekâ terapistle kurdukları güven ilişkisini, literatürdeki insan terapistlerle kıyaslanabilir seviyede değerlendirdi. Ancak bu çalışmaların büyük ölçüde kısa vadeli olduğu ve daha kapsamlı incelemelere ihtiyaç duyulduğu vurgulanıyor.
Etik ve Güvenlik Kaygıları
Yapay zekâ terapilerin yaygınlaşmasıyla birlikte, etik ve güvenlik alanında ciddi tartışmalar başladı. Meslek örgütleri, yapay zekânın yanlış yönlendirme, tehlikeli öneriler veya uygunsuz davranışlar sergileyebileceği konusunda uyarıyor. Örneğin, intihar eğilimi veya istismar itirafı gibi kritik senaryolarda bazı botların uygun tepki verememesi, bu araçların kontrolsüz kullanımının risklerini gözler önüne serdi.
Gizlilik de başlıca endişelerden biri. İnsan terapistler yasal düzenlemelerle danışan gizliliğini korumak zorundayken, yapay zekâ uygulamaları için aynı yükümlülükler geçerli değil. Kullanıcıların kişisel verilerinin depolanma ve paylaşılma biçimleri hâlâ belirsiz. Ayrıca bazı araştırmalar, yapay zekâ terapistlerin belirli ruhsal durumlara damgalayıcı yaklaşabileceğini ortaya koydu. Bu da danışanların yardım arama isteğini azaltabilir.
İnsan Dokunuşu ve Duygusal Bağ Kapasitesi
Terapinin başarısında güven ve empati temelli ilişki kritik öneme sahiptir. Yapay zekâ terapistler tam da bu noktada sorgulanıyor. Uzmanlar, yapay zekânın gerçek empatiyi kopyalayamayacağını, yalnızca bir bağlanma illüzyonu yaratabileceğini belirtiyor. İnsan terapistler, hastalarının acısını hafifletmeye yönelik içsel bir motivasyona sahipken, yapay zekâ yalnızca öğrenilmiş kalıpları tekrar ediyor.
Buna karşın bazı deneylerde, kullanıcıların yapay zekâ ile kurdukları bağın anlamlı olduğu görülüyor. Özellikle teknolojiye aşina genç danışanlar, karşılarındaki varlığın bir makine olduğunu görmezden gelerek bu yanıtlardan teselli bulabiliyor. Ancak bu bağ kırılgan; yapay zekâdan gelen tek bir uygunsuz yanıt, güveni bir anda yıkabiliyor. Ayrıca bazı bireylerin yapay terapistlere aşırı bağlılık geliştirme riski de bulunuyor. Bu durum, gerçek sosyal ilişkilerden uzaklaşmaya yol açabilir.
Düzenlemeler ve Uzman Camiasının Tepkileri
Yapay zekâ terapilerin hızla yaygınlaşması karşısında düzenleyici kurumlar net kurallar koymaya çalışıyor. Henüz hiçbir yapay zekâ terapist resmi sağlık otoriteleri tarafından onaylanmış değil. Ancak bazı ülkelerde pilot programlar kapsamında kullanımları test ediliyor. İngiltere’de, Wysa gibi uygulamalar ulusal sağlık sistemi tarafından değerlendirmeye alınmış durumda.
Psikoloji camiası ise ikiye bölünmüş durumda. Bir kesim uzman, yapay zekâ araçlarını erişim imkânı olmayan bireyler için “ilk adım” olarak faydalı buluyor. Bu sistemler, danışanları daha sonra profesyonel yardıma yönlendirebilir veya terapistlere rutin işlerde destek olabilir. Öte yandan karşı görüşteki uzmanlar, bu teknolojilerin henüz olgunlaşmadan pazarlanmasının tehlikeli olduğunu vurguluyor. İnsan terapistlerin yıllarca eğitim aldığını, etik sorumluluk taşıdığını; yapay zekânın ise sorumluluk ve içgörüden yoksun olduğunu belirtiyorlar.
Sonuç: Destekleyici Rol mü, Alternatif mi?
Bugün gelinen noktada, yapay zekâ temelli terapistler konusunda iyimser beklentiler ve ciddi çekinceler bir arada bulunuyor. Kısa vadeli çalışmalarda umut verici sonuçlar görülse de, insan dokunuşunun ve etik denetimin eksikliği büyük riskler barındırıyor. Uzmanların çoğu, yapay zekânın terapi yerine değil, terapiye destek amacıyla kullanılabileceğini savunuyor. Önümüzdeki yıllarda daha kapsamlı araştırmalar, akıllı düzenlemeler ve insan merkezli yaklaşımlarla, bu teknolojilerin ruh sağlığı alanında en güvenli ve faydalı şekilde nasıl konumlandırılacağı belirlenecek.
Kaynaklar
-
Stanford HAI – Exploring the Dangers of AI in Mental Health Care (2025)
-
American Psychological Association – AI and Mental Health Policy Statements (2025)
-
Axios – The Robot Empathy Divide (2025)
-
BBC Science Focus – AI Therapy Bots Can Be Terrible. Unless You Use These Prompts (2025)
-
npj Digital Medicine – Systematic Review and Meta-analysis of AI-based Conversational Agents for Mental Health (2023)
-
Kettering Health – Can Artificial Intelligence Replace Your Therapist? (2025)