Birinci Parti İddiası Tartışılıyor: Kılıçdaroğlu’nun ‘%48’ mirası, yeni CHP stratejisinin gölgesinde
TBMM açılışındaki temaslar, CHP’nin “birinci parti” söylemini ve yeni strateji arayışını yeniden tartışmaya açtı. Kılıçdaroğlu dönemindeki %48’lik sonuç “ittifak mimarisi”nin önemine işaret ederken, muhalefetin %50+1’e giden yol için sürdürülebilir bir program ve saha diplomasisi kurması gerektiği vurgulanıyor.
“Birinci Parti” İddiası Tartışılıyor: Kılıçdaroğlu’nun ‘%48’ mirası, yeni CHP stratejisinin gölgesinde
YEREL GÜNDEM / ANKARA, TÜRKİYE
Meclis açılışındaki kareler ve muhalefetin yokluğu
TBMM’nin yeni yasama yılı açılışında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çok sayıda muhalefet lideriyle aynı karede yer alması, siyasetin yeni denge arayışını gündeme taşıdı. CHP, TİP ve EMEP’in açılışa katılmama kararı, kulislerde “saha diplomasisinin” kaçırıldığı yönünde eleştirilere yol açtı. Resepsiyon salonundan yansıyan görüntüler, iktidarın temas trafiğini artırdığı, muhalefetin ise kamusal görünürlüğünü sınırladığı yorumlarına neden oldu.
‘Altılı masa’ ve %48: geçmiş taktiğin bugüne bıraktığı miras
Siyasal tartışmanın merkezindeki isimlerden Mutlu Tuncer, kaleme aldığı değerlendirmede, 2023 seçimlerinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun kurduğu geniş ittifak mimarisine işaret ederek “%48 oy” vurgusunu öne çıkardı. Yazıda, 2014’te Ekmelettin İhsanoğlu’nun %38, 2018’de Muharrem İnce’nin %30’da kaldığı hatırlatıldı; Kılıçdaroğlu döneminde DEVA ve Gelecek gibi partilerin “yan yana tutulabildiği” ve stratejinin seçim sonucunu güçlendirdiği savunuldu. Tuncer, bu ortaklıkların bugün neden sürdürülemediğini sorarak, “Birinci parti” iddiasının yeni seçim matematiğinde nasıl %51’e taşınacağına dair net bir yol haritası talep etti.
CHP içinde yöntem tartışması: ‘süreklilik’ mi, ‘yeniden başlama’ mı?
CHP’de yerel seçim sonrası öne çıkan “birinci parti” söylemi, oy oranı tartışmalarıyla birlikte değerlendiriliyor. Partinin kendi beyanları yaklaşık %38’e işaret ederken, bazı analizlerde bu oranın %34 bandında olduğu ileri sürülüyor. Eleştiriler, yerel seçim başarısının “AK Parti seçmeninin sandığa gitmeme davranışı” ile açıklanamayacak kadar karmaşık; ancak genel seçime tahvil edilmesi için ittifak siyasetinde sürdürülebilir bir çerçeve gerektiğini vurguluyor. Bu noktada “geçmişte kurulan bağların neden koptuğu” ve “yeni temasların nasıl kurulacağı” soruları belirleyici hale geliyor.
Saha gerçeği: belediyeler, soruşturmalar ve örgüt disiplini
Tuncer’in değerlendirmesinde, bazı belediyelerdeki yönetim krizleri, soruşturma süreçleri ve parti içi disiplin tartışmaları “saha ivmesini düşüren etkenler” olarak işaret edildi. “Kurultayın karakolluk olduğu” benzetmesi, örgütsel uyum tartışmasına dönüşürken; eleştiriler, belediye yönetimlerinde yaşanan geçişlerin iktidar–muhalefet ekseninde yeni kopuşlar doğurabileceğine dikkat çekiyor. Bu çerçevede, aday belirleme–denetim–şeffaflık zincirinin güçlendirilmesi ve kurumsal sürdürüm prensibinin korunması öncelikli başlıklar arasında yer alıyor.
Saha diplomasisi dersi: resepsiyon fotoğrafları ne söylüyor?
Erdoğan’ın Meclis resepsiyonunda DEM Parti eş başkanları, İYİ Parti lideri ve diğer muhalefet temsilcileriyle kurduğu temas, “kriz ve temas yönetimi” açısından ayrı bir okuma üretti. Eleştiriler, “protesto ve mesafe” siyasetinin görünürlüğü sınırladığı; buna karşılık “müzakere ve temas”ın gündemi etkileyebildiği yönünde. Muhalefet blokunda, parlamenter takvimde yer tutmanın, dış temas ve kulis diplomasisiyle desteklenmediğinde kamuoyunda mesaj üretme gücünü azalttığı görüşü ağırlık kazanıyor.
Seçim aritmetiği: %51’e giden yol neden netleşmeli?
Gelecek seçimler için kilit soru, “%34–%38 bandından %50+1’e nasıl çıkılacağı.” Eleştiriler, üç ayaklı bir strateji öneriyor:
-
Geniş tabanlı ittifak mimarisi: Yerel–bölgesel uzlaşılar ve tematik iş birlikleri (ekonomi, adalet, kent yönetimi) ile esnek ortaklık zemini.
-
Sahada eşik politikaları: Fiyat istikrarı, genç işsizlik, barınma, afet dayanıklılığı gibi dosyalarda ölçülebilir hedefler ve 100 gün–1 yıl takvimleri.
-
Kurumsal bütünlük: Aday, finans ve etik denetimde şeffaflık; belediyelerde performans bazlı yönetim ve “devamlılık ilkesi”nin güvence altına alınması.
Sonuç: kimlik mi, kapasite mi?
Tartışma, muhalefetin “kimlik temelli” mobilizasyonu mu, yoksa “yönetişim kapasitesi” odaklı bir programı mı tercih edeceği ekseninde derinleşiyor. Kılıçdaroğlu dönemindeki yüzde 48’lik sonuç “ittifakın mümkün olduğuna” işaret ederken, mevcut dönemde “süreklilik ve genişleme” arasındaki denge yeniden kurulmak zorunda. Meclis açılışındaki kareler, siyasetin görünen yüzü; asıl belirleyici olan ise, sandığa kadar uzanacak temas, program ve kurum mimarisinin inandırıcılığı olacak.
Kaynak: Mutlu Tuncer













