Büyük Ortadoğu Projesi, Avrupa Ordusu ve 15 Temmuz’un Stratejik Bağlantısı
Türkiye’nin Avrupa Ordusu ve Ortadoğu stratejisindeki kritik rolü. Trump yönetiminin küresel planları ve Türkiye’nin insan kaynağı politikaları inceleniyor.
Büyük Ortadoğu Projesi, Avrupa Ordusu ve 15 Temmuz’un Stratejik Bağlantısı
YUSUF İNAN / YEREL GÜNDEM
ABD’de Donald Trump’ın yeniden başkanlık koltuğuna oturmasıyla birlikte küresel dengelerde büyük bir değişim başladı. Özellikle Avrupa ve Ukrayna, bu süreçten en çok etkilenen bölgeler arasında yer alıyor. ABD’nin Ukrayna’ya yönelik stratejisinde değişikliğe gitmesi, Avrupa’nın savunma politikalarında yeni bir yol haritası oluşturmasına neden oldu. Avrupa liderleri, NATO dışında bağımsız bir askeri yapı inşa etme fikrini tartışmaya açarken, bu yeni oluşumun Türkiye’nin de içinde yer alabileceği konuşuluyor.
Avrupa ve Ukrayna’nın Stratejik Kaygıları
Trump yönetimi, Ukrayna’daki savaşa yönelik tutumunu değiştirerek Kiev’e olan desteğini sınırlandırdı. Bu politika değişikliği, Avrupa’yı daha bağımsız bir savunma stratejisi oluşturmaya itti. İngiltere, Fransa ve Almanya’nın öncülüğünde şekillenen yeni Avrupa Ordusu fikri, NATO’dan bağımsız bir askeri gücün oluşturulmasını öngörüyor. Ancak, bu planın uygulanabilirliği ve NATO ile olası çakışmaları hâlâ belirsizliğini koruyor.
Bu süreçte Türkiye’nin Avrupa Ordusu içinde nasıl bir rol üstlenebileceği önemli bir tartışma konusu. Avrupa Ordusu’nda Türk ve Müslüman kimliğinin güçlü bir şekilde temsil edilmesi gerektiği savunuluyor. Ukrayna’daki Kırım Türkleri ve Rusya Federasyonu içindeki Türk ve Müslüman toplulukların güvenliği açısından Türkiye’nin bu oluşum içinde yer alması stratejik bir önem taşıyor.
Ortadoğu ve Türkiye’nin İnsan Kaynağı
Trump yönetimi, Ortadoğu’da daha geniş kapsamlı bir strateji geliştirme niyetinde. PKK ve YPG gibi örgütlerle uzun süredir sahada etkinlik gösteren ABD, Ortadoğu’daki yeniden yapılanma sürecinde farklı bir yaklaşım benimsemek zorunda. Gazze ve Filistin’de turizm ve ekonomik yatırım planlarını açıklayan Trump, bu bölgelerde yeni bir düzen kurmayı hedefliyor. Ancak bu strateji için güçlü bir insan kaynağına ihtiyaç duyuyor.
Tam da bu noktada Türkiye’deki 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ortaya çıkan dev insan kaynağı öne çıkıyor. Devlet tecrübesine sahip, eğitimli ve Türk-İslam hassasiyeti taşıyan milyonlarca kişi, Ortadoğu’daki yeniden yapılanmada kritik roller üstlenebilir. ABD’nin bu insan kaynağını değerlendirme ihtimali oldukça yüksek. Türkiye’nin küresel stratejik planlamalar içinde nasıl bir tutum sergileyeceği ise merak konusu.
Türkiye’nin Stratejik Tercihi
Avrupa’nın bağımsız bir ordu kurma çabası ve ABD’nin Ortadoğu’daki insan kaynağı ihtiyacı, Türkiye için büyük bir fırsat ve risk barındırıyor. Avrupa Ordusu’na entegre olmak, Türkiye’nin bölgesel gücünü artırabilir ancak bu, NATO ile ilişkilerde yeni bir gerilime de yol açabilir. Öte yandan, ABD’nin Ortadoğu’daki insan kaynağı ihtiyacını karşılamak, Türkiye’nin küresel stratejide daha güçlü bir aktör olmasını sağlayabilir ancak bu sürecin nasıl yönetileceği büyük önem taşıyor.
Rusya’nın eski Sovyet ülkelerindeki nüfuzunu kaybetmesi, Türkiye ve Batı’ya olan sempatinin artmasıyla sonuçlandı. Türkiye, özellikle liderlik vizyonuyla Türk Dünyası Birliği’ni güçlendirirken, Avrupa ve ABD’nin de bu gelişmeleri yakından takip ettiği açık. ABD ve Avrupa’nın Türkiye’nin insan kaynağını kendi stratejik planlarında kullanma isteği ortada. Ancak Türkiye’nin bu sürece nasıl bir yanıt vereceği, önümüzdeki yılların en kritik jeopolitik sorularından biri olmaya devam edecek.













