İzmir’de imar ve dönüşüm tartışması: Riskli yapılar beklerken bürokrasi hız kesmiyor
İzmir’de kentsel dönüşüm ve imar süreçleri deprem kaygısı eşliğinde tartışılıyor. Konak başta olmak üzere riskli yapılarda şeffaflık, bilimsel önceliklendirme ve bağımsız denetim çağrıları öne çıkıyor.
İzmir’de imar ve dönüşüm tartışması: “Riskli yapılar beklerken bürokrasi hız kesmiyor”
YEREL GÜNDEM / İZMİR, TÜRKİYE
Deprem kaygısı büyürken imar süreçleri mercek altında
İzmir’de kentsel dönüşüm ve imar uygulamaları yeniden tartışma konusu. Kentin depremsellik gerçeği karşısında, ruhsat–iskan–kontrol zincirindeki gecikmeler ve “rantsal dönüşüm” eleştirileri gündemin ilk sıralarında. Kent sakinleri ve uzmanlar, riskli yapıların hızla yenilenmesi gerekirken bürokrasinin ağır işlemesi, ihale ve plan tadilatlarının şeffaf yürütülmemesi nedeniyle mağduriyetlerin arttığını belirtiyor.
Konak’ta “bilgiye erişim” ve rapor şeffaflığı talebi
Özellikle Konak’ta, binaların deprem dayanımı ve proje dosyalarına erişimde yaşanan güçlükler dikkat çekiyor. Vatandaşlar, “hangi bina riskli, hangi sokakta güçlendirme yapılacak” gibi temel bilgilerin açık veri mantığıyla yayımlanmasını talep ediyor. Uzmanlar, belediyelerin; projelerin statik raporları, zemin etütleri, denetim tutanakları ve yapı kullanım izinlerini güncel ve herkesin ulaşabileceği şekilde duyurmasının hem güveni artıracağını hem de süreci hızlandıracağını vurguluyor.
“Rantsal” değil, “risk odaklı” dönüşüm çağrısı
Kamuoyunda en güçlü eleştirilerden biri, dönüşüm önceliğinin rant potansiyeli yüksek bölgelerde yoğunlaşması. Deprem riski yüksek, sosyoekonomik olarak kırılgan mahallelerde ise süreçlerin ağır işlemesi dikkat çekiyor. Şehir plancıları ve inşaat mühendisleri, önceliklendirme kriterlerinin bilimsel bir matrisle ilan edilmesini; taşıyıcı sistem hasarı, zemin sınıfı, yapı yaşı ve yoğunluk gibi göstergelere puan verilip sıranın buna göre belirlenmesini öneriyor. Böylece kaynakların, “estetik vitrin” yerine gerçek risklere yöneltilmesi amaçlanıyor.
Ulaşım ve altyapı boyutu: Yeni yapı, eski hatlar
Yeni ruhsatların açtığı nüfus ve yoğunluk artışı, aynı hızda yenilenmeyen altyapı nedeniyle ikinci bir baskı yaratıyor. Elektrik, su, kanalizasyon ve yağmur suyu hatlarındaki yetersizlik; özellikle kısa süreli sağanaklarda taşkın riskini büyütüyor. Ulaşımda ise toplu taşım–otopark dengesinin gözetilmediği parseller, günlük hayatı zorlaştırıyor. Ulaştırma mühendisleri, yoğunluk artışı getiren her plan tadilatında “ulaşım etki analizi” ve “altyapı kapasite raporu” şartının uygulanmasını istiyor.
Denetim zincirinde ortak sorumluluk vurgusu
Belediyeler, yapı denetim firmaları ve şantiye şeflerinin sorumluluk alanlarının pratikte iç içe geçtiği dosyalarda, hesap verebilirlik mekanizmalarının netleştirilmesi talep ediliyor. Hukukçular, sık yinelenen “suistimal–ihmal–yanlış beyan” iddialarının önüne geçmek için elektronik şantiye günlüğü, anlık foto-video yüklemesi ve bağımsız çapraz denetim gibi dijital araçların zorunlu hale getirilmesini öneriyor. Böylece kolon–kiriş imalatı, donatı yerleştirme ve beton numunelerinin takibinde “geriye dönük inkâr” alanı daraltılabilir.
Vatandaş için yol haritası: Şikâyetten çözüme
Konut sahipleri, riskli yapı tespiti, güçlendirme–yenileme seçenekleri ve finansmana erişimde hâlâ karmaşık bir tabloyla karşılaşıyor. Uzmanlar, her ilçe belediyesinde “Deprem ve Dönüşüm Masası” kurulmasını; tek durak modeliyle başvuru, teknik danışmanlık ve kredi–teşvik yönlendirmesinin aynı noktadan yürütülmesini öneriyor. Ayrıca, kat maliklerinin uzlaşamadığı dosyalarda arabuluculuk ve hızlı tahkim gibi alternatif uyuşmazlık çözüm mekanizmalarının yaygınlaştırılması isteniyor.
Siyasi tartışmadan teknik yol haritasına
Yerel siyasette karşılıklı eleştiriler sürerken, kent paydaşları teknik bir uzlaşı zemininde buluşulmasını savunuyor. Üniversiteler, meslek odaları, STK’lar ve belediyelerin birlikte hazırlayacağı “İzmir Deprem Yol Haritası” ile 3 yıllık uygulanabilir hedefler; hangi mahallede ne kadar bina güçlendirileceği, kaç yapının yıkılıp yeniden yapılacağı ve hangi altyapı hatlarının yenileneceği takvime bağlanabilir. Performans göstergeleri üç ayda bir kamuoyuyla paylaşıldığında, süreç siyasî polemiklerden bağımsız olarak ölçülebilir hâle gelecektir.
Sonuç: Şeffaflık hız getirir
İzmir’in deprem riski, “yarın”a bırakılabilecek bir başlık değil. Bilgiye açık erişim, bilimsel önceliklendirme ve bağımsız denetim, hem yatırımcının hem yurttaşın güvenini artırır; bürokratik gecikmelerin de panzehiridir. Kentin ortak talebi net: “Rant değil, risk öncelikli dönüşüm; söylem değil, takvime bağlanmış icraat.”
Kaynak: Dicle Şahin / Gaze-temiz.com













