Şanlıurfa’da bulunan 12 bin yıllık yüz ne anlatıyor? Karahantepe’de insanı doğrudan betimleyen ilk T dikilitaş
Karahantepe’de ilk kez insan yüzü betimli T biçimli dikilitaş keşfedildi. 12 bin yıllık buluntu, Neolitik dönemin sembolik dünyası ve bilişsel dönüşümüne yeni ipuçları sunuyor.
YEREL GÜNDEM / ŞANLIURFA, TÜRKİYE — 31 EKİM 2025
Şanlıurfa’daki Karahantepe kazı alanında, insan yüzü betimi taşıyan T biçimli bir dikilitaş gün yüzüne çıkarıldı. Yaklaşık 12 bin yıl öncesine tarihlenen buluntu, Neolitik dönemde insanın sembolik dünyasını ve soyut düşünme kapasitesini anlamaya dair çarpıcı ipuçları sunuyor. Uzmanlar, bölgede bugüne dek insanı temsil eden sütunların ilk kez yüz hatlarıyla doğrudan betimlendiğine dikkat çekiyor.
Buluntunun anlamı: Sembolden “yüz”e
Karahantepe ve Göbeklitepe’de uzun süredir T biçimli sütunların insanı simgelediği kabul ediliyordu. Yeni keşif, bu sembolik temsilin bir adım ötesine geçerek insan yüzünü belirgin kaş kemeri, burun ve derin göz çukurlarıyla işliyor. Arkeologlara göre bu, “kavramı bedenden anlatma”dan “insanı doğrudan anlatma” eşiklerine işaret ediyor.
İnsan merkezli bir dünya görüşüne geçiş
Bölgede erken evrelerde hayvan betimleri baskınken, yerleşik yaşama geçişle birlikte insan–hayvan birleşik figürler ve ardından bağımsız insan heykelleri ortaya çıktı. Yüz betimli T dikilitaş, bu bilişsel ve toplumsal dönüşüm zincirinin doğal bir halkası olarak görülüyor: insanın doğayla kurduğu ilişki yeniden tanımlanıyor, ritüel ve kamusal alanlarda “insan” merkeze alınıyor.
Levant bağlantısı: “Tanıdık” yüzler
Levant’ta, İsrail’deki Nahal Ein Gev II gibi Geç Natufyen yerleşimlerinden minimal insan yüzü örnekleri biliniyor. Karahantepe’deki yüzün yalın ama ifade yüklü işlenişi, bu hatla kültürel temas ve yayılım ihtimalini gündeme getiriyor. Buna rağmen her bölgenin kendi özgün sanat dili ve ritüel dünyası bulunduğu vurgulanıyor.
Karahantepe’nin kronolojisi ve ölçeği
Tek Tek Dağları Millî Parkı içindeki Karahantepe, yaklaşık 14 hektarlık yayılımı ve MÖ 9500–8000 aralığına uzanan kullanım süresiyle, Yakın Doğu Neolitiği’nin en anıtsal anlatılarını barındırıyor. Farklı katmanlarda açığa çıkarılan kamusal yapılar, konutlar ve sütunlu mekânlar, yerleşikliğe ve erken tarıma geçişin arkeolojik izlerini aynı sahada birleştiriyor.
Bundan sonra ne?
Yeni dikilitaşın bağlamı—yapı içindeki konumu, ikincil eklentiler, yüzün yönelimi—ilerleyen çalışmalarda netleşecek. Bölgedeki keşifler, yalnızca yerel tarih için değil; insanlığın ortak geçmişine dair “hikâye anlatımı”, ritüel ve toplumsal hafıza gibi temaları yeniden düşünmeye davet ediyor.













