Mahsa Amini’nin ardından: İran’da zorunlu başörtüsü fiilen deliniyor, kamusal yaşam değişiyor
Mahsa Amini’nin ölümünden üç yıl sonra İran’da kadınların kamusal alandaki görünürlüğü belirgin biçimde arttı. Sertleşen güvenlik pratikleri ve yeni gözetim araçlarına karşın itiraz, daha geniş bir özgürlük talebinin simgesine dönüşüyor.
Mahsa Amini’nin ardından: İran’da zorunlu başörtüsü fiilen deliniyor, kamusal yaşam değişiyor
YEREL GÜNDEM / TAHRAN – İRAN
Üç yıl sonra ülke genelinde meydan okuma
Mahsa Jina Amini’nin 2022’de “örtünme kurallarına uymadığı” gerekçesiyle ahlak polisi nezaretindeyken yaşamını yitirmesinin üzerinden üç yıl geçti. O günden beri “Kadın, Yaşam, Özgürlük” sloganıyla büyüyen itiraz, yalnızca sokaklarda değil, gündelik hayatın her alanında etkisini gösteriyor. BBC Türkçe’de yer alan habere göre İran’ın büyük kentlerinden küçük kasabalarına kadar çok sayıda kadın başörtüsü takmadan, açık renk elbiseler, gömlekler ve eteklerle kamusal alana çıkıyor; bankalardan havaalanlarına kadar birçok noktada görünürlüklerini artırıyor.
Sokaktan rutine: Görünürlüğün yeni eşiği
Amini’nin ölümünün ardından başlayan protestolar önce adalet talebi etrafında şekillendi, kısa sürede kadın hakları ve daha kapsamlı siyasal değişim taleplerine dönüştü. Bugün tablo, “dağınık ve büyük şehirlerle sınırlı” itaatsizlikten çok daha ileri: Kafelerde, parklarda, alışveriş merkezlerinde, hatta ülkenin en muhafazakâr bölgelerinde bile kadınların kıyafete ilişkin kişisel tercihleri kamusal alanda daha sık ve daha açık biçimde görünür hale geldi. Bu dönüşüm, yalnızca sembolik bir başkaldırı değil; eğitim, istihdam ve sosyal hayata katılımın sınırlarını da genişletiyor.
Devletin yanıtı: Sert güvenlik pratiği ve yeni gözetim araçları
İtirazın toplumsallaşması ağır bir bedelle karşılandı. Bağımsız raporlara göre 2022’nin ilk aylarında, aralarında çocukların da bulunduğu 500’den fazla protestocu güvenlik güçlerinin müdahalelerinde hayatını kaybetti; binlercesi tutuklandı ve son üç yılda en az 12 kişi farklı suçlamalarla idam edildi. Meclis, 2023’te “Hicab ve İffet” düzenlemesini onaylayarak kamusal alanda görünüme dair kısıtlamaları sertleştirmeye yöneldi; yoğun tepkiler üzerine süreç askıya alınsa da bu kez “Nur Planı” başlığı altında insansız hava araçları, yüz tanıma ve ihbar uygulamaları gibi ileri gözetim teknikleriyle kuralların uygulanması tartışılıyor. Bu yaklaşım, cezai yaptırımları ağırlaştırarak itaatsizliği caydırmayı hedefliyor.
Siyasal ve toplumsal fay hattı: Kozmetik mi, kalıcı mı?
Uzmanlara göre İran’daki dönüşüm ani değil; kadın hareketi en az yirmi yıldır kampanyalarla kamusal alanın sınırlarını zorluyor. Aktivist Samaneh Savadi’nin ifadesiyle, mesele “bir bez parçası”ndan ibaret değil; devletin kadınların bedenleri ve seçimleri üzerindeki yetki iddiasına itirazla ilgili. Bu nedenle başörtüsü meselesi, giderek ifade ve inanç özgürlüğü, adil yargılanma ve laik yönetim taleplerini içeren daha geniş bir özgürlük mücadelesinin simgesine dönüşmüş durumda. Ancak hukuk zemini değişmedikçe, güvenlik pratikleri gevşemedikçe ve ekonomik-sosyal hayatta eşitlik ilerlemedikçe, sokağın kazandığı alanın kırılgan kalabileceği uyarısı da yapılıyor.
Geleceğe dönük tablo: ‘Küllerin altındaki ateş’
Bugün ülke sokaklarında günlük rutine karışan itaatsizlik, toplumda geri çevrilmesi zor bir eşik oluşturdu. Bir yandan yaptırım ve gözetim araçları sertleşirken, diğer yandan genç kuşakların kamusal görünürlüğü ve dayanışması normalleşiyor. Savadi’nin sözleriyle, “küllerin altındaki ateş” sönmedi; zorunlu örtünmeye itiraz artık daha geniş bir özgürlük talebinin ortak dili. Bu nedenle önümüzdeki dönemde tartışmanın, yalnızca kıyafet üzerinden değil, hukuk, temsil ve temel haklar ekseninde derinleşmesi bekleniyor.













