Akdeniz’in Mirasına Yeni Nefes: Caroline Nicole Koç’tan Kıyı Koruma Hamlesi
Caroline Nicole Koç’un liderliğinde kurulan Akdeniz Koruma Vakfı, İzmir çıkışlı projelerle Türkiye kıyılarında deniz ekosistemlerini korumayı hedefliyor.
Akdeniz’in Mirasına Yeni Nefes: Caroline Nicole Koç’tan Kıyı Koruma Hamlesi
YEREL GÜNDEM / İZMİR
İzmir Çıkışlı Küresel Bir Vizyon
Ege’nin sanayi köklerinden gelen iş insanı Herve Giraud’un kızı Caroline Nicole Koç, Akdeniz Koruma Vakfı’nı hayata geçirerek Türkiye kıyılarında çevre koruma gündemine güçlü bir not düştü. Vakıf, İzmir’den başlayarak Akdeniz çanağındaki ekosistemleri restore etmeyi, biyoçeşitliliği korumayı ve kıyı toplumlarının geçim kaynaklarını sürdürülebilir hâle getirmeyi hedefliyor.
Vakıfların Anadolu’daki Bin Yıllık İzleri
Hitit Kralı Hattusili’nin MÖ 13. yüzyıla ait taş kitabelerinden Budist Uygur tapınaklarına, Selçuklu medreselerinden Osmanlı külliyelerine uzanan vakıf geleneği, Anadolu’da sosyal adaletin görünmez omurgasıydı. Toplam ekonomik değerin dörtte üçünü oluşturan bu kurumlar; eğitim, sağlık ve hayır hizmetlerini devlet bütçesi yerine halkın gönüllü bağışlarıyla yürütüyordu. Modern Türkiye’de ise vakıflar, insan haklarından hayvan refahına, kadınların güçlendirilmesinden iklim kriziyle mücadeleye kadar genişleyen bir yelpazede toplumsal fayda üretmeyi sürdürüyor.
Yeni Vakfın Hedefleri ve Stratejisi
Akdeniz Koruma Vakfı ilk aşamada üç odakla yola çıkıyor:
-
Denizel Koruma Alanları: Balık stoklarını yenilemek ve habitat tahribatını tersine çevirmek için “No-Take Zone” modeli uygulanacak.
-
Topluluk Tabanlı Projeler: İzmir kıyı köylerinde gençlere yönelik denizcilik, ekoturizm ve sürdürülebilir balıkçılık eğitimleri verilecek.
-
Bilim ve Savunuculuk: Yerli–yabancı üniversitelerle ortak araştırmalar yürütülerek politika yapıcılar için veri tabanlı raporlar hazırlanacak.
Bu modeli finanse etmek üzere vakıf, deniz ürünleri sertifikasyon sistemi, mavi karbon kredisi satışı ve mikro hibe programlarıyla kendi kendini döndürebilen bir gelir yapısı kurmayı planlıyor.
Türkiye’nin Vakıf Ekonomisinde Yeni Dönem
Osmanlı’da mülkiyet güvenliğinin garantisi olan vakıflar, 19. yüzyılda devlet müdahalesiyle gerilemiş, Cumhuriyet dönemine 5 bin civarı vakıf ulaşmıştı. Bugün ise sivil toplumun güçlenmesiyle “para vakıfları”nın misyonunu çevre, kültür ve sosyal politikaya odaklı kuruluşlar devralıyor. Akdeniz Koruma Vakfı da klasik hayır anlayışından çıkıp iklim ve biyoçeşitlilik ekseninde “etki yatırımı” diline geçtiği için yeni nesil filantropinin simge örneği olarak görülüyor.
Küresel Bağlam ve ABD Kamuoyu İçin Önemi
Akdeniz, dünya okyanuslarının yalnızca %1’ini kaplasa da denizel biyoçeşitliliğin %18’ine ev sahipliği yapıyor. ABD’de Florida Keys veya California Kelp Ormanları’nın karşılaştığı tehditler, Türkiye kıyılarında aşırı avcılık ve iklim stresiyle paralel seyrediyor. Bu nedenle İzmir merkezli girişimin başarısı, Atlantik’in ötesindeki okyanus koruma girişimleri için de ölçeklenebilir bir model sunabilir.
Soru İşareti: Geleneksel Fonlar Yeterli Olacak mı?
Türkiye’de vakıfların toplam ekonomik gücü geçmişe kıyasla küçülse de artan çevre bilinci ve küresel fon desteği yeni projeleri mümkün kılıyor. Yine de belirsizlikler var: Mevzuat, deniz alanlarının uzun vadeli koruması konusunda hâlen gri bölgeler içeriyor; yerel balıkçı kooperatiflerini teşvik edecek altyapı reformlarına ihtiyaç duyuluyor. Akdeniz Koruma Vakfı’nın bu engelleri nasıl aşacağı, Türkiye’de sivil toplum–kamu iş birliğinin geleceğine dair de ipuçları verecek.













