Antik Çağda Kadınlar ve Cinsellik: Tarihin Perde Arkası Aralanıyor
Tarihçi Daisy Dunn'ın yeni kitabı "The Missing Thread", antik çağ kadınlarının cinsellik ve aşk hakkındaki gerçek düşüncelerini, erkek egemen tarih anlatılarına meydan okuyarak ortaya koyuyor. Kitap, Sappho gibi kadın şairlerden arkeolojik bulgulara uzanan kanıtları inceliyor.
Antik Çağda Kadınlar ve Cinsellik: Tarihin Perde Arkası Aralanıyor
YEREL GÜNDEM / ATİNA
Tarihçi ve yazar Daisy Dunn, "The Missing Thread" adını taşıyan yeni kitabıyla, antik dünyanın kadınlarına dair yerleşik ve genellikle erkekler tarafından şekillendirilmiş anlatılara meydan okuyor. Antik Yunan ve Roma'da kadınların cinsellik hakkında gerçekte ne düşündüğünü ve hissettiğini araştıran Dunn, kadınları ya doymak bilmez şehvet düşkünü ya da iffet abidesi olarak sunan kalıpları yıkarak, tarihin sessizleştirilmiş seslerini gün yüzüne çıkarıyor. Kitap, kadınların kendi arzularını, korkularını ve aşklarını nasıl ifade ettiklerini, günümüze ulaşan ender metinler ve arkeolojik kanıtlar üzerinden inceliyor.
Şair Sappho'dan Felsefeci Theano'ya: Kadınların Kendi Sesleri
Erkek şairlerin kadınları hayvanlara benzettiği bir çağda, M.Ö. 7. yüzyılda Midilli adasında yaşayan şair Sappho, kadın arzusuna güçlü ve evrensel bir ses veriyordu. Dunn'ın kitabında vurguladığı gibi, Sappho'nun bir şiiri, arzu duyan bir kadının yaşadığı fiziksel reaksiyonları tüm çıplaklığıyla kayda geçirir: kalp çarpıntısı, damarlardan akan ateş, kulak çınlaması ve titreme. Bu, tutkunun inkar edilemez gücünü anlayan bir kadının samimi bir itirafıdır. Araştırmacılar ayrıca, Sappho'nun şiirlerinde "dildo" anlamına gelen olisboi kelimesine yaptığı atfı ortaya çıkarmıştır. Bu nesneler, sadece doğurganlık ritüellerinde değil, zevk için de kullanılıyordu ve fallik sembollerin tılsım olarak görüldüğü bir toplumda kadınların bu objelerden çekinmediğinin bir kanıtı olarak sunuluyor. Hatta bazı Etrüsk kadınlarının erotik tasvirler içeren nesnelerle birlikte gömüldüğü biliniyor.
Fuhuş ve Güç: Bir Kariyer Olarak Seks İşçiliği
Antik dünyada seks işçiliği genellikle erkeklerin anlatıları üzerinden acı ve güvencesizlikle anılsa da, Dunn'ın çalışması bu algıya önemli bir boyut katıyor. M.Ö. 3. yüzyılda yaşamış İtalyan şair Nossis, bir seks işçisi olan Polyarchis'in kazandığı parayla aşk tanrıçası Afrodit adına görkemli bir heykel yaptırdığını övgüyle anlatır. Benzer şekilde, yüksek statülü bir seks işçisi olan Doricha da kazancıyla aldığı devasa pişirme şişlerini Delphi'deki bir tapınakta sergiletmişti. Dunn’a göre bu kadınlar için cinsellik, sadece bir geçim kapısı değil, aynı zamanda toplumda kalıcı bir iz bırakma ve isimlerini ölümsüzleştirme fırsatı sunan nadir bir araçtı. Bu, çağdaşları olan pek çok kadının asla sahip olamayacağı bir imkandı.
Erkeklerin Gözünden Kadınlar: Aristophanes ve Savaşın Gerçek Yüzü
Dunn, erkek yazarların eserlerinde dahi kadınların gerçek bakış açılarına dair ipuçları bulunabileceğini gösteriyor. Komedya yazarı Aristophanes'in M.Ö. 411 tarihli Lysistrata oyunu, Atinalı kadınların savaşı bitirmek için kocalarına karşı bir seks grevi başlatmasını konu alır. Oyun, kadınları komik ve abartılı bir şekilde tasvir etse de, baş karakter Lysistrata’nın monoloğu, savaşın kadınlar üzerindeki yıkıcı etkisine dair çarpıcı bir gerçeği gözler önüne serer. Lysistrata, savaştan yaşlanmış olarak dönen erkeklerin yine de evlenebildiğini, ancak evlilik çağı geçen bekar kadınların bu şansı sonsuza dek kaybettiğini anlatır. Bu satırlar, erkeklerin ve kadınların savaş deneyimleri arasındaki derin uçurumu o kadar isabetli bir şekilde aktarır ki, dönemin kadınlarının gerçek hissiyatını yansıttığı düşünülür.
Aşka ve Korkuya Dair İtiraflar
Yüksek sınıflar arasında yaygın olan görücü usulü evlilikler, kadınların ilk cinsel deneyimlerini korkutucu ve kafa karıştırıcı bir sürece dönüştürebiliyordu. Sofokles'in bir oyununda mitolojik kraliçe Prokne, evliliğin ilk gecesini "bizi boyunduruğu altına alan gece" olarak tanımlar ve "bunun güzel olduğunu varsaymalıyız" der. Ancak kadınların sesi sadece korkudan ibaret değildi. Günümüze şiirleri ulaşan az sayıdaki Romalı kadın şairden biri olan Sulpicia, sevgilisi Cerinthus'a duyduğu aşkı ve özlemi açıkça dile getirmişti. Bu kadınlar, erkek çağdaşlarının aksine, kendilerini şehvetten çok aşk ve duygusal bağ ile tanımlama eğilimindeydi. Daisy Dunn'ın "The Missing Thread" adlı eseri, tarihsel kaynakların perdesini aralayarak, antik çağ kadınlarının da en az erkekler kadar tutkulu, karmaşık ve çok yönlü bireyler olduğunu kanıtlıyor.
Etiketler: #Tarih #Kadın #Cinsellik #AntikYunan #Roma #Kitap #Arkeoloji #Sappho













