Bilal Erdoğan Haklı: Yeni Türkiye İçin Topyekün Seferberlik Zamanı
Bilal Erdoğan'ın sitemi haklı bir çağrıya dönüşüyor. Devlet arazi tahsis etsin, özel sektörden STK'lara herkes yatay mimariyle Türkiye'yi yeniden inşa etsin.
YUSUF İNAN YAZDI...
Bilal Erdoğan Haklı: Yeni Türkiye İçin Topyekün Seferberlik Zamanı
Bilal Erdoğan son konuşmasında iş dünyasına hem sitem etti hem de tarihi bir sorumluluğu hatırlattı. Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi ve olası felaketlere karşı sermaye sahiplerinin elini taşın altına sokması gerektiğini vurguladı.
Eğri oturup doğru konuşalım; Bilal Erdoğan haklı mı? Sonuna kadar haklı.
Elbette devlet, sosyal devlet olmanın gereği olarak vatandaşına sahip çıkmalı, yaraları sarmalı. Ancak bu ülkenin toprağından beslenen, bu milletin sırtından kazanan özel sektörün de bu topraklara kalıcı bir "vefa mührü" vurma zamanı gelmedi mi?
Tarihimize bakın; Osmanlı medeniyeti sadece devlet hazinesiyle değil, "Vakıf Kültürü" ile imar edilmiştir. Köprülerden çeşmelere, imarethanelerden şifahanelere kadar pek çok yapı, varlıklı insanların "hayırda yarışmasıyla" vücut bulmuştur. Ecdat, "devlet yapsın" diye beklememiş, servetini milletin hizmetine sunmayı bir şeref bilmiştir.
Bugün neden modern bir "Milli İhya ve İnşa Seferberliği" başlatmayalım?
Devlet Planlasın, Özel Sektör İnşa Etsin
Bu iş sadece temenni ile olmaz, kurumsal ve planlı bir yapı şart. Devletimiz derhal, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı koordinesinde “Yatay Mimari Seferberlik Kurulu” oluşturmalıdır.
Bu kurulda iş dünyasının güvenilir isimleri, Murat Ülker, Ali Koç gibi sanayiciler, STK temsilcileri yer almalı. Sistem şeffaf ve işlevsel olmalı: Devlet, atıl durumdaki ve zemin etüdü yapılmış hazine arazilerini tahsis etmeli; holdingler, bankalar ve büyük kurumlar kendi isimlerini taşıyan, yatay mimariye uygun, bahçeli ve güvenli mahalleler inşa etmelidir.
Sermayeden STK’lara: Herkesin Bir Tuğlası Olsun
Bu çağrı Türkiye’nin tüm dinamiklerinedir. Sadece kâr odaklı büyümek, sadece bilanço açıklamak yetmez.
-
İş Dünyası: Koç Grubu, Sabancı, Eczacıbaşı, bankalarımız... Her biri bir ilçenin, bir mahallenin kentsel dönüşümünü veya yeni inşasını üstlense, Türkiye’nin çehresi 5 yılda değişir.
-
STK ve Siyaset: TÜSİAD, MÜSİAD, TOBB gibi dev yapılar; sadece rapor yayınlamakla kalmamalı, barınma sorununa harç taşımalıdır. Siyasi partilerimiz, belediyeleri aracılığıyla bu seferberliğin lokomotifi olmalıdır.
-
Sivil Toplum: Cemaatler, vakıflar ve dernekler; enerjilerini ve kaynaklarını sadece kendi iç hizmetlerine değil, devletin denetimi ve gözetiminde halka açık sosyal konut projelerine yönlendirmelidir. Adıyaman'dan İstanbul'a kadar her STK, bir "iyilik mahallesi" kurabilir.
Güneydoğu İçin En Büyük Cevap: Huzurlu Yuvalar
Bölgedeki terör belasının panzehiri, huzur ve refahtır. Terör örgütlerinin istismar alanlarını yok etmenin yolu, bölge insanına insanca yaşayacağı imkanlar sunmaktır.
Güneydoğu’ya yapılacak 500 bin yatay mimari konut, sadece barınma sorununu çözmekle kalmaz; devlet-millet kaynaşmasını perçinler, kardeşlik hukukunu betonarme binalardan çok daha sağlam temellere oturtur. Bölge halkı, huzurlu ve bahçeli evinde, kendi toprağında üreterek yaşamanın tadına varmalıdır. "Kürt halkı" diyenlerin samimiyet testi, o halkın refahına koyacakları katkı ile ölçülür.
Şehit Ailelerine ve Gazilerimize Vefa Borcu
Bu vatanın kahrını çeken, bedelini ödeyen Türk Milleti; başını yastığa güvenle koyacağı, bahçesinde huzur bulacağı bir yaşamı hak etmiyor mu?
Bu vatanın en hassas noktası, canını siper eden kahramanlardır. Soruyorum; Vatanı için gövdesini siper eden on binlerce Güneydoğu gazisi, huzur içinde yaşayacağı bahçeli bir yuvayı sonuna kadar hak etmiyor mu?
Her ilde şehit aileleri ve gazilerimiz için özel siteler, bahçeli nizam evler yapılmalı. Bu projeleri ünlü iş adamları, sanatçılar ve hayırseverler sahiplenmeli. Bu, onlara lütuf değil, ödenmesi gereken bir vefa borcudur.
"Beton" Değil, "Yaşam" İnşa Edelim
Bu proje sadece inşaat projesi değildir; sosyolojik bir devrimdir. Dikey mimarinin getirdiği stres, komşuluk ilişkilerinin bitişi ve betonlaşma, toplumun ruh sağlığını bozuyor.
Tek tip, bahçeli ev projeleriyle "toprağa dönüş" hamlesi başlatılmalıdır. Vatandaş 300-500 metrekare bahçesinde sebzesini yetiştirmeli, tavuğunu beslemeli, toprağa dokunmalıdır. Bu sayede hem gıda güvenliğine katkı sağlanacak hem de daha mutlu, daha huzurlu, şiddetten uzak bir nesil yetişecektir.
Sonuç: Ya Hep Birlikte, Ya Hiç!
Bugün insanlarımız yüksek kiralar altında eziliyor, deprem korkusuyla uyuyamıyorsa, bunun sorumluluğu ve çözümü hepimizindir.
Devlet yolu açsın, arsayı göstersin, denetimi yapsın. Özel sektör, STK'lar ve hayırseverler harcı karsın.
Bilal Erdoğan’ın sitemi yerindedir. Şimdi bu sitemi bir enerjiye dönüştürme vaktidir. Haydi, elinizi taşın altına koyun. Deprem korkusunu geride bırakıp, mutlu insanların yaşadığı, bahçesinde çocukların koştuğu Yeni Türkiye’yi hep birlikte inşa edelim.
YUSUF İNAN / YURTTA SULH CİHANDA SULH
Twitter : @Yusufinan2023
Instagram : yusufinan2023
Instagram : fondinan2016
Email : [email protected]
Web: www.yerelgundem.com













