CHP İzmir’de sessiz fırtına: Aslanoğlu ısrarı, 13 Ekim eşiği ve kapalı kapılar ardındaki diplomasi
CHP’de İzmir başlığında 13 Ekim davası ve Şenol Aslanoğlu’nun durumu belirleyici olurken, kulislerde PM formülü ve Bornova Belediye Başkanı Ömer Eşki’nin yürüttüğü diplomasi konuşuluyor.
CHP İzmir’de “sessiz fırtına”: Aslanoğlu ısrarı, 13 Ekim eşiği ve kapalı kapılar ardındaki diplomasi
YEREL GÜNDEM / İZMİR
Özel’in “devam” mesajı örgütte karşılık buldu mu?
CHP’de İzmir başlığında hareketli saatler yaşanıyor. Genel Başkan Özgür Özel’in “İzmir’de Şenol Aslanoğlu’yla yola devam” yaklaşımı örgütte açık bir itirazla karşılaşmasa da, kulislerde yoğun bir diplomasi trafiği yürütülüyor. Parti kaynaklarına göre ilçeler ve il yönetimi hattında telefonlar susmuyor; farklı kanallardan genel merkeze “sahadaki dengeler” ve “yönetilebilirlik” uyarıları iletiliyor.
13 Ekim davası: Siyasi sürdürülebilirlik testi
Gözler 13 Ekim’de görülecek davaya çevrilmiş durumda. Parti kulislerinde, Aslanoğlu hakkında çıkabilecek olası bir mahkûmiyet kararının “İzmir örgütünü savunmasız bırakabileceği” ve il başkanlığının siyasi meşruiyetini tartıştıracağı değerlendiriliyor. İzmir’in CHP için “yüksek sembolik değer” taşıdığı hatırlatılarak, muhtemel bir ceza durumunda rakip siyasetin dosyayı sert biçimde kullanacağı öngörülüyor. Bu nedenle “risk yönetimi” vurgusu öne çıkıyor.
Eşki faktörü: Sessiz ama sistematik trafik
Bornova Belediye Başkanı Ömer Eşki’nin, süreçte dikkat çeken bir rol üstlendiği konuşuluyor. İlçe kongrelerinde öne çıkan ve teşkilat tabanında görünürlüğü artan Eşki’nin, “kararı gözden geçirelim” mesajını doğrudan polemik üretmeden, diplomatik kanallar üzerinden Ankara’ya ilettiği ifade ediliyor. Eşki’nin itirazı, “kişiye” değil “yönetilebilirlik ve kamu algısı” çerçevesinde kurgulanıyor. Bu çerçevede İzmir’deki iç dengelerin korunması ve yerel odakların ortaklaştırılması için “yumuşak geçiş” arayışlarına dikkat çekiliyor.
PM (Parti Meclisi) formülü: Krizsiz çıkış yolu mu?
Kulislerde en çok dillendirilen senaryo, Genel Merkez’in Aslanoğlu’na “Parti Meclisi’ne geçiş” önerisini gündeme alması. Bu model, hem il başkanlığında tartışmasız bir sayfa açmayı, hem de Aslanoğlu’nu tamamen dışarıda bırakmadan süreci yumuşatmayı hedefliyor. Savunucularına göre “kazan–kazan” niteliğindeki bu formül; örgüt içi tansiyonu düşürürken, kamuoyunda “krizi yönetebilen CHP” algısını güçlendirebilir. Eleştiriler ise, “takvimin daraldığı” ve “kararın gecikmesinin krizi derinleştirebileceği” uyarısına odaklanıyor.
Örgüt psikolojisi ve “değişim” beklentisi
İzmir teşkilatlarında, “değişim” söyleminin altının doldurulmasına dönük beklenti sürüyor. Parti içi aktörler, “örgüt iradesi” vurgusunun pratikte karşılık bulmaması halinde motivasyon kaybı yaşanabileceğini dile getiriyor. Kulis bilgilerine göre, ilçe başkanları ve milletvekilleri hattında “İzmir’de daha geniş mutabakat üreten bir yol haritası” talebi paylaşılıyor. Bu talep, “kişilerden bağımsız; kurumsal refleks” başlığına yerleştiriliyor.
Olası senaryolar: Üç başlık öne çıkıyor
-
Devam kararı netleşir: Aslanoğlu ile yola devam edilir; bu durumda 13 Ekim davasının sonucu siyasetin seyrini belirler.
-
PM’ye geçiş: Aslanoğlu, Parti Meclisi’nde görevlendirilir; il başkanlığı için “konsensüs adayı” formülü işletilir.
-
Geçici koordinasyon: Dava sonuçlanana kadar örgüt-içi geçici bir koordinasyon yapısı kurulur; kamuoyuna “kriz değil, takvim yönetimi” vurgusu yapılır.
Son tablo: “Sakin” görünen süreçte karar saatleri
Partide açık bir kopuş görüntüsü olmasa da, İzmir özelinde tansiyon düşük perdeden ilerliyor. Kararı belirleyecek parametrelerin başında 13 Ekim duruşması, genel merkezin risk algısı ve sahadaki mutabakat kapasitesi geliyor. CHP yönetiminin, hem hukuki belirsizlikleri hem de kamu algısını gözeterek, İzmir’de “en düşük maliyetli ve en yüksek meşruiyetli” tercihe yönelmesi bekleniyor.
Kaynak: Mithat Umutoğulları / Ege Postası













