CHP Kararı: Yargıda Siyasallaşma Tartışması Büyüyor
CHP İstanbul İl Kongresi davasında verilen tedbir kararı ve uygulama biçimi, AİHM ve AYM kararlarının uygulanmaması tartışmalarıyla birleşerek “yargının siyasallaşması” iddialarını büyüttü. YSK’nın ters yöndeki kararları ve Ankara’daki kurultay davası, hukuki yetki çatışmasını derinleştiriyor.

CHP Kararı: Yargıda Siyasallaşma Tartışması Büyüyor
YEREL GÜNDEM / İSTANBUL
AİHM ve AYM Kararlarının Gölgesinde Yeni Bir Kriz
CHP İstanbul İl Başkanlığı’na ilişkin verilen tedbir kararı ve ardından yaşanan polis ablukası, Türkiye’de uzun süredir gündemde olan “yargı kararlarının uygulanması” tartışmasını yeniden alevlendirdi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarının uygulanmaması, hukuk devleti ilkesi bakımından eleştirilirken; bir asliye hukuk mahkemesinin geçici nitelikteki tedbirinin kolluk marifetiyle uygulanmaya çalışılması, “yargının siyasallaştığı” iddialarını güçlendirdi.
CHP İstanbul İl Kongresi Davasında Ne Oldu?
8 Ekim 2023’te yapılan CHP İstanbul İl Kongresi’ne ilişkin olarak, 15 Ağustos 2025’te açılan davada bir il delegesi, kongre kararlarının iptalini ve tedbiren durdurulmasını talep etti. Daha önce benzer talepler reddedilirken, bu kez davanın açılmasından kısa süre sonra il başkanı ve yönetiminin görevden uzaklaştırılmasına ve beş kişilik kayyım heyeti atanmasına hükmedildi. Kararın ardından CHP İstanbul İl Merkezi, kayyum Gürsel Tekin’in binaya geleceği gün polis tarafından çevrelendi; partililerle yaşanan gerginlik kararın uygulanma biçimini de tartışma konusu yaptı.
“Tedbir Nasıl Uygulanır?” Hukuki Usul Tartışması
Avukat Akın Atalay, AİHM ve AYM kararlarının yıllardır fiilen uygulanmadığını hatırlatarak, geçici bir tedbirin kolluk kuvvetleriyle icrası için yasal dayanak bulunmadığını savunuyor. Atalay’a göre ihtiyati tedbir ancak davacının icra dairesine başvurmasıyla uygulanabilir; başvuru yedi gün içinde yapılmazsa tedbir kendiliğinden düşer. Bu çerçevede kayyım heyetinin, kolluğun ve hatta mahkemenin kendiliğinden harekete geçme yetkisi bulunmuyor. Tedbire uyulmaması halinde yaptırım, yalnızca davacının şikâyeti üzerine ve ayrı bir yargılama sonucunda “disiplin hapsi” olarak gündeme gelebilir.
YSK Kararıyla Ortaya Çıkan Çatallaşma
Asliye hukuk mahkemesinin ilçe kongrelerini durduran tedbir kararları, ilçe seçim kurullarınca esas alınsa da Yüksek Seçim Kurulu (YSK) söz konusu kararları “tam kanunsuzluk” gerekçesiyle ortadan kaldırdı. YSK’nın, seçim süreçlerinin yargısal gözetiminin kendisine ait olduğu gerekçesiyle attığı bu adım, genel yargı-seçim yargısı ayrımında yeni bir “yetki çatışması” tablosu doğurdu. Bu durum, tedbirin bir bölümünün fiilen kadük kalmasına yol açtı ve “hangi yargı kararına uyulacağı” sorusunu daha da karmaşık hale getirdi.
Ankara’daki Kurultay Davası ve Olası Senaryolar
Ankara’da 2023 CHP Kurultayı’nın iptali istemiyle açılan davada henüz karar verilmedi. Atalay, 15 Eylül’de olası bir iptal çıkması halinde dahi, Türk hukukunda iptal kararlarının kesinleşmeden uygulanamayacağını vurguluyor. Ancak İstanbul dosyasına benzer bir ihtiyati tedbirle genel merkez yönetiminin de “geçici” olarak görevden uzaklaştırılması ve kayyım atanması seçenek dahilinde. Buna karşın CHP delegelerinin çoğunlukla talep ettiği 21 Eylül tarihli seçimli olağanüstü kurultayın “hukuken” durdurulamayacağı, fakat “muvazaalı yeni tedbir” girişimleriyle sürecin fiilen tıkanabileceği belirtiliyor.
Siyasi Cepheden Sert Mesajlar
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Mahkeme kararlarını eleştirmek ayrı, tanımamak ayrıdır… ‘Tanımıyorum’ demek hukuk devletine kafa tutmaktır” sözleriyle yargı kararlarına uyulması gerektiğini vurguladı. İçişleri Bakanlığı da CHP davası sonrası “mahkeme kararına uyun” çağrısı yaptı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise İstanbul’daki kararın, Ankara’daki kurultay davası için de “emsal” doğurması gerektiğini savunarak, iktidar cephesinin dosyaya nasıl çerçeve verdiğini ortaya koydu. Muhalefet ise yaşananları “ana muhalefete yönelik siyasal operasyon” olarak nitelendiriyor.
Hukuk Devleti Algısı ve Güven Sorunu
Osman Kavala, Selahattin Demirtaş ve Can Atalay kararlarının uygulanmaması, şimdi de bir tedbirin polis zoruyla icrası iddiası, yargıya güven tartışmasını derinleştiriyor. Bir yandan yüksek yargı ve AİHM kararları beklerken, diğer yandan ilk derece mahkemesinin süratli ve geniş etkili bir tedbirle parti içi yönetime müdahalesi, “yargı bağımsız mı, araçsallaştırılıyor mu?” sorusunu ülke gündeminin merkezine taşıdı. Önümüzdeki günlerde Ankara dosyasından çıkacak olası karar ve sahadaki idari-kolluk uygulamaları, hem siyasetin seyrini hem de hukuk devleti algısını belirleyecek.