Ekrem İmamoğlu ve İş Bankası Üzerinden Ak Parti’nin Fişini Çekmek!
Ekrem İmamoğlu’nun yükselişi, Ak Parti’nin içsel krizlerini ve Türkiye’nin siyasi geleceğini nasıl şekillendirecek? Adaletin çöküşü ve ekonomik tehditler Türkiye’nin kaderini nasıl değiştirecek?
YUSUF İNAN YAZDI...
Ak Parti’nin Fişini Çekmek!
Türkiye'nin siyasi geleceği, son yıllarda keskin bir dönüşümün içinde. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ak Parti'nin hızla bir jübileye hazırlık yaptığı, 2028 seçimlerine yalnızca üç yıl kalmışken, dikkat çeken bir gelişme. Bu kadar hızlı bir jübile hazırlığı, görünüşte garip olsa da, Ekrem İmamoğlu'nun yükselişi ve Ak Parti'nin karşılaştığı durum, partinin siyasi hayatındaki bu hızlı dönüşümün bir kanıtı olabilir.
Türkiye’deki Siyasi Değişimin Derin Dalgaları
Erdoğan ve Ak Parti, tarihi boyunca pek çok zorlukla karşı karşıya kaldılar, ancak son dönemde yaşanan gelişmeler, siyasetin rengi ve tonu üzerine önemli bir soru işareti bırakıyor. Bu sürecin tahmin edilemez olduğu iddiaları ise daha çok gazetecilik ve yorumculuk adına bir eksiklik olarak görünmektedir. Oysa ki, Türkiye'deki siyasi dönüşüm, yıllardır birikerek geldiği noktada, şok edici olmasına rağmen aslında öngörülebilirdi.
Ekrem İmamoğlu, sadece CHP'nin bir lideri değil, aynı zamanda Erdoğan’a karşı bir alternatif olarak hızla yükseliyor. Şu anda toplumda büyük bir desteğe sahip olan İmamoğlu, Ak Parti'nin neredeyse iki katı kadar halk desteği kazanmış durumda. Ve ilginç olan, bu yükselişin sadece İmamoğlu’nun kendi başarısı ile değil, Ak Parti’nin içinde bulunduğu buhran ile paralel olarak gerçekleşmesidir.
İş Bankası'na Kayyum: Ekonomik Tsunami
Ancak Türkiye'deki bu siyasi hareketliliğin ekonomik boyutu da oldukça önemli. İş Bankası'nın kayyum atanması ve bu süreçte yaşanacak olası bir ekonomik tsunami, Türkiye'nin ekonomik güvenliğini ciddi şekilde tehdit edebilir. Bu gibi durumların yaratacağı belirsizlik, ülkenin finansal sistemini sarsarak siyasi istikrarsızlığa yol açabilir. Bir ekonomik krizle birlikte yaşanacak politik karmaşa, Ak Parti'nin sonunu getirebilir.
Türkiye'nin büyük bir krizle karşı karşıya kalmaması için Ak Parti yönetiminin önceden tedbir alması gerektiği bir dönemde, bu krizlerin meydana gelmesi Türkiye'nin siyasi geleceğini tamamen değiştirebilir. İş Bankası'nın çöküşü, sadece bir banka krizi olmanın ötesinde, Türkiye'nin finansal yapısının ve güvenliğinin temellerine büyük bir darbe vuracaktır.
Ekrem İmamoğlu’nun Yükselişi: Bir Karşı Durmanın Simgesi
Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması, bir dönüm noktası olarak görülebilir. Ancak, bu süreçte İmamoğlu’na yöneltilen suçlamalar ve yaşanan gerilim, Ak Parti'nin siyasi krizinin yalnızca bir belirtisidir. İmamoğlu'nun tutuklanması, halkın öfkesini daha da artırmış ve sosyal protestoları ateşlemiştir. Burada unutulmaması gereken bir nokta var: Ekrem İmamoğlu, bir figürden daha fazlasıdır. İmamoğlu, aynı zamanda halkın adalet ve demokrasi taleplerinin simgesidir. Onun üzerinden yapılan baskılar, Ak Parti ve Erdoğan’a karşı büyük bir halk isyanına yol açabilir.
Adaletin Çöküşü ve Erdoğan’ın Zorlukları
Bu dönemin en önemli sorumluları ise, Adalet Bakanları ve yargı sistemidir. Türkiye’de hukukun üstünlüğü ve adalet, uzun süredir ciddi bir tehdit altında. Yargıdaki bozulmalar, özellikle 2016'dan sonra yaşanan yargı darbesinin etkisiyle daha da belirgin hale geldi. Bu süreç, halkın adalet sistemine olan güvenini sarstı ve Ak Parti’ye olan desteği azalttı. Ancak ilginç bir şekilde, bu süreçte CHP'nin yargıdaki etkisi de arttı ve buna rağmen hukukun ihlalleri devam etti. CHP, kendi çıkarları doğrultusunda, yargıdaki bu hukuksuzluklara göz yummaya devam etti.
Erdoğan’ın ve Ak Parti’nin içinde bulunduğu bu dar boğaz, yalnızca siyasi değil, aynı zamanda toplumsal bir çöküşün habercisi. Bu süreçte, halkın sokaklara dökülmesi, iktidara duyulan tepkinin ne denli büyük olduğunu gösteriyor. Adalet Bakanları ise bu sürecin sorumlusu olarak, adaletin terazisini düz tutamadılar ve halkın çığ gibi büyüyen mağduriyetine göz yummaya devam ettiler.
15 Temmuz’un Gölgesinde Bir Yargı Darbesi
Sonuç olarak, Ekrem İmamoğlu'nun yükselişi, 15 Temmuz darbesi ve sonrasındaki yargı darbesinin bir sonucu olarak görülmelidir. 15 Temmuz'da başarısız olmuş bir darbe girişiminin ardından, 16 Temmuz 2016'dan itibaren Türk yargısı üzerinde yapılan manipülasyonlar, aslında sadece Ak Parti'yi değil, halkın da büyük bir kesimini hedef almıştır. Bu sürecin sonunda, halkın büyük bir kesimi adaletin yok oluşunu görmüş ve buna karşı tepkilerini göstermeye başlamıştır.
Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanması ve üzerindeki baskılar, sadece siyasi bir figürün krizini değil, Türkiye’nin demokrasiye karşı olan tehditleri de gözler önüne sermektedir. Bu sürecin sorumluları, yalnızca belirli siyasi figürler değil, aynı zamanda yargı sistemindeki bozulmalar ve bu sistemin işleyişini göz ardı eden tüm yetkililerdir.
YUSUF İNAN / YURTTA SULH CİHANDA SULH
Twitter : @Yusufinan2023
Instagram : yusufinan2023
Instagram : fondinan2016
Email : [email protected]
Web: www.yerelgundem.com













