Gizli Terfi Teklifi ve Aile Kur Baskısı: Senatör Fatima Payman’ın İşçi Partisi’nden Kopuşu

Batı Avustralyalı Senatör Fatima Payman, Gazze konusunda partisinin çizgisine karşı çıkarak 2024’te İşçi Partisi’nden ayrıldı. Payman, sendika patronlarının “siyaseti bırak, aile kur” baskısına ve bir kabine üyesinin “susarsan bakanlık” teklifine direndiğini açıkladı. İddialar, Avustralya’da kadın ve azınlık siyasetçiler üzerindeki parti içi baskıları gözler önüne sererken, Gazze çatışmasına ilişkin küresel vicdan çağrılarının da siyasi kariyerleri nasıl şekillendirdiğini gösteriyor.

Gizli Terfi Teklifi ve  Aile Kur  Baskısı: Senatör Fatima Payman’ın İşçi Partisi’nden Kopuşu

Gizli Terfi Teklifi ve “Aile Kur” Baskısı: Senatör Fatima Payman’ın İşçi Partisi’nden Kopuşu

YEREL GÜNDEM / TÜRKİYE

Gazze Konusunda Çizgiyi Çeken İsyan

Avustralya Senatosu’nun en genç üyelerinden, Afganistan doğumlu 30 yaşındaki Fatima Payman, geçen yıl partisi İşçi Partisi’ne rağmen Filistin devletinin tanınmasını destekleyerek bağımsız senatör koltuğuna oturdu. Payman’a göre bu karar, yalnızca dış politikayla ilgili değildi; kadın kimliği, göçmen kökeni ve parti içi baskılarla iç içe geçmiş bir vicdan muhasebesiydi.

“Siyaseti Bırak, Aile Kur” Diyen Sendika Patronları

Payman, İşçi Partisi’ne yakın sendika yöneticilerinin kendisine siyaseti bırakması, evlenip aile kurması gerektiğini söylediğini belirtti. “Aynı sözleri orta yaşlı, beyaz bir erkek senatöre söylerler miydi?” sorusuyla bu yaklaşımın ayrımcı boyutunu vurguladı.

Kabineden Fısıldanan Sus Payı

Payman, üst düzey bir kabine üyesinin önümüzdeki dönemde bakanlık vaadiyle kendisinden sessiz kalmasını istediğini iddia etti. Bu teklifin, partinin Gazze konusundaki eleştirileri bastırma niyetini yansıttığını ifade etti. “Her adımım izleniyordu. Nefes aldığım bile kontrol ediliyordu” diyen senatör, partinin çizdiği sınırlar içinde kalmayı reddettiğini söyledi.

Parti Disiplini mi, Toplum Temsiliyeti mi?

Batı Avustralya’daki seçmenleri, özellikle de Müslüman topluluklar, Gazze’deki insani krize karşı sesini yükseltmesi yönünde baskı yaparken, parti yönetimi sadakat çağrısında bulundu. Bu durum, Payman’ı iki taraflı bir sıkışmışlığa sürükledi: “Toplumum ‘Susarsan bizi temsil etmiyorsun’ dedi, partim ‘Susmazsan geleceğin biter’ diye uyardı.”

İki Ayrı Baskı, Tek Karar

Parti içindeki disiplin baskısı ile toplumun vicdani çağrısı arasında kalan Payman, siyaset hayatında bu çatışmanın artık sürdürülemez olduğunu belirtti. Ofisine yerleştirilen personelin sosyal medya paylaşımlarını onay almadan kaldırdığını ve iletişimlerini denetlediğini söyledi. Bu süreç hem kendisinin hem ailesinin yıpranmasına neden oldu.

Washington İçin Ne İfade Ediyor?

Bu olay, azınlık kökenli ve genç kadın siyasetçilerin siyasi alanlarda ne kadar temsil özgürlüğüne sahip olduğuna dair küresel bir tartışmayı yeniden alevlendirdi. “Önce parti mi, önce prensip mi?” sorusu, yalnızca Avustralya değil, tüm demokratik sistemler için güncel bir sınav niteliğinde.

“Kaybettiğim Sandalye Değil, Kazandığım Vicdan”

Payman, ayrılığını “özgürleştirici” bir karar olarak değerlendiriyor ve bağımsız olarak siyasi mücadelesine devam edeceğini belirtiyor. Kurduğu yeni toplumsal hareket ile özellikle gençler ve göçmen kökenli seçmenlerle bağ kurmayı sürdüreceğini vurguluyor.

Cinsiyet ve Kimlik Üzerine Açık Bir Sor(u)

“Başörtülü genç bir kadın olduğum için mi ‘aile kur, siyaseti bırak’ dediler?” sorusu, Payman’ın kişisel hikâyesinin ötesinde bir sorgulamayı tetikliyor. Modern demokrasilerde kadınlara ve azınlıklara biçilen rollerin sınırları yeniden tartışılıyor.

www.yerelgundem.com