Haber Analizi: Ümit Özdağ’ın Silivri Sonrası Siyaseti ve Türkiye’nin Kritik Süreci
Ümit Özdağ, Silivri sonrası siyasete döndü: “Bahçeli, Erdoğan ve Öcalan ikinci cumhuriyetin kurucu önderleri olarak görülüyor.” PKK-PYD sürecinin çökeceğini savundu, muhalefete ittifak çağrısı yaptı.
Haber Analizi: Ümit Özdağ’ın Silivri Sonrası Siyaseti ve Türkiye’nin Kritik Süreci
YEREL GÜNDEM / ANKARA
Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, Silivri’de geçirdiği yaklaşık beş aylık tutukluluğun ardından 17 Haziran’da serbest bırakıldı. Tahliyesinden bu yana hem siyasi üslubunda hem de gündeme dair değerlendirmelerinde dikkat çekici bir dönüşüm gözleniyor. Özdağ, bir yandan “düşük volümlü” bir siyasete geçtiğini inkâr etmese de bunu stratejik bir tercih olarak açıklıyor; diğer yandan ise devlet içi dengelere, PKK-Öcalan sürecine ve muhalefetin geleceğine ilişkin sert analizlerini sürdürüyor.
Silivri Deneyimi ve Tahliye Sonrası İlk Gözlemler
Özdağ, Silivri günlerini geride bıraktığını ve hapisten çıkar çıkmaz siyasete hızlı bir dönüş yaptığını söylüyor. Anadolu’da gördüğü halk desteğinin özellikle gençler arasında arttığını iddia ediyor. Kendi saha gözlemlerine dayanarak, 18-29 yaş grubunda Zafer Partisi’nin oy oranını yüzde 20 olarak görüyor. Bu, anketlerdeki yüzde 10-12’lik desteğin üzerinde bir tahmin. Özdağ, “Son umudumuzsun” ve “Senden çok şey bekliyoruz” gibi ifadelerin kendisine sıkça iletildiğini belirtiyor.
İletişim Stratejisinde Dönüşüm
Özdağ’ın siyasetteki en önemli yeniliği, üslup değişikliğini bilinçli bir strateji olarak sunması. Eskiden yüksek tansiyonlu çıkışlarla gündemi belirleyen Özdağ, artık daha geniş kitlelere ulaşmayı hedefleyen bir iletişim dili geliştirdiklerini söylüyor. Bunda iki faktör etkili:
-
Sığınmacı meselesinde farkındalık yaratıldığına inanması: Toplumun artık bu konuda bilinçlendiğini düşünüyor.
-
“Irkçı” ve “Arap düşmanı” etiketinden uzaklaşma isteği: Daha kapsayıcı bir söylemle farklı seçmen gruplarına ulaşmayı amaçlıyor.
Özdağ, bu dönüşümü bir “yumuşama” değil, siyasette “keskinlikten derinliğe” geçiş olarak tanımlıyor.
PKK, PYD ve Öcalan Analizi
Özdağ’ın en sert analizleri yine terör ve müzakere sürecine dair. Ona göre:
-
Öcalan asla PYD’ye silah bırakma talimatı vermez. Çünkü karizmasını zedeleyecek hiçbir adımı atmaz.
-
PKK kendisini feshederken, varlığını PYD üzerinden sürdürecektir. PYD’yi “yeni PKK” olarak tanımlıyor.
-
Süreç çökmek üzere. Hem halkta hem güvenlik bürokrasisinde destek yok.
-
Suriye’nin kuzeyindeki Arap aşiretleri, HTŞ destekli olarak PYD’ye karşı harekete hazırlanıyor. Bu çatışmada Türkiye’nin ne ölçüde yer alacağı ise kritik bir soru işareti.
-
AKP’nin planı başarısız oldu. Ankara, YPG ve PJAK’ın da silah bırakacağını düşünerek hata yaptı.
Özdağ, bu tablo karşısında Türkiye’nin aslında daha güçlü bir PKK ile karşı karşıya kalacağını savunuyor.
Erdoğan, Bahçeli ve “İkinci Cumhuriyet” Tartışması
En çarpıcı iddialarından biri, Devlet Bahçeli’nin dile getirdiği “ikinci cumhuriyet” kavramı. Özdağ’a göre, Atatürk’ün kurucu önderi olduğu “birinci cumhuriyet”in ardından, Bahçeli, Erdoğan ve Öcalan’ın “kurucu önderleri” olacağı ikinci bir cumhuriyet inşa edilmeye çalışılıyor. Bu, Özdağ’ın ifadesiyle, Türkiye’nin kurucu değerlerinin tehdit altında olduğu bir dönem.
CHP, Kılıçdaroğlu ve İttifak Senaryoları
Özdağ, 2023 seçimlerinde Kılıçdaroğlu ile yaşadığı gizli mutabakatı tekrar hatırlatıyor. Ona göre Kılıçdaroğlu zaten kazanmak istememişti; “Kaybedersem kaybedeyim” demişti. Bu nedenle Zafer Partisi’nin ikinci turdaki desteğinin sonuç getirmediğini savunuyor.
Geleceğe dair ise şu mesajları veriyor:
-
Mansur Yavaş hâlâ güçlü bir aday.
-
Erdoğan’a karşı muhalefet ittifakı kaçınılmaz. “Öcalan-Bahçeli-Erdoğan ittifakına karşı muhalefet birleşmek zorunda.”
-
CHP’nin komisyona katılması hataydı. Çünkü sürece meşruiyet kazandırdı.
Hukuk ve Adalet Vurgusu
Özdağ, Silivri sürecinden sonra hukuk konularında da farklı bir tona geçmiş görünüyor.
-
Osman Kavala: “Adil yargılanmadı.”
-
Selahattin Demirtaş: “Suçlu olduğunu düşünüyorum ama adil yargılanmalı.”
-
Ayşe Barım: “Hakkındaki suçlamaların gerçekçi olmadığını düşünüyorum.”
Özdağ, “düşman ceza hukuku” kavramını sık sık vurguluyor; muhaliflere farklı hukuk, iktidara farklı hukuk uygulandığını söylüyor.
Dış Politika Perspektifi
Özdağ, Suriye’deki gelişmeleri “İsrail projesi” olarak niteliyor. Ona göre:
-
SDG, yalnızca “İsrail’in maşası” değil, “İsrail’in Suriye’deki ordusu.”
-
İsrail’in 1980’lerde dile getirdiği “Büyük Ortadoğu Projesi” bugün adım adım uygulanıyor.
-
Türkiye’nin iç savaş senaryolarına kapılmaması gerektiğini, çünkü Türkiye’nin Suriye veya Irak’tan farklı bir jeopolitik güce sahip olduğunu savunuyor.
Sonuç: Daha Sessiz Ama Daha Derin Bir Özdağ
Ümit Özdağ, Silivri sonrası siyasette daha düşük volümlü ama daha stratejik bir çizgiye yönelmiş görünüyor. PKK ve PYD’ye dair keskin uyarılarını sürdürürken, aynı zamanda ittifakların kaçınılmaz olacağı, CHP’nin yanlış yaptığı ve muhalefetin yeniden toparlanması gerektiği yönünde net mesajlar veriyor.
Bu süreçte “yumuşamakla” değil, “derinleşmekle” övünüyor. Ancak aynı zamanda devletin içine düştüğü kırılganlığı, muhalefetin bölünmüşlüğünü ve Türkiye’nin önündeki riskleri gözler önüne sermeye devam ediyor.
Genel Değerlendirme:
Ümit Özdağ’ın yeni stratejisi, yalnızca Zafer Partisi’nin değil, Türkiye siyasetinin geleceğini de doğrudan etkileyecek nitelikte. Daha kapsayıcı bir dil, yeni ittifak arayışları ve sert güvenlik analizleriyle Özdağ, muhalefet içinde yeniden merkezi bir rol oynamaya hazırlanıyor.
Kaynak: Cansu Çamlıbel / T24













