Hakan Fidan'dan Erdoğan’a Kaan Darbesi!
Levent Gültekin, Erdoğan’ın 25 Eylül ABD temaslarını ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın açıklamalarını analiz etti. Gültekin’e göre Fidan’ın sözleri, F-35, yaptırımlar ve savunma tedariki gibi dosyalarda ilerleme olmadığını görünür kılarak “başarı” algısını zayıflattı.
Hakan Fidan'dan Erdoğan’a Kaan Darbesi!
YEREL GÜNDEM / İSTANBUL, TÜRKİYE
Gündemin odağı: Bir açıklama, bir seyahatin “cilasını” söktü mü?
Gazeteci-yazar Levent Gültekin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD temasları ile Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın açıklamalarını değerlendirdi. Gültekin’e göre, Washington hattında verilen “başarılı ziyaret” mesajlarının ardından Fidan’ın savunma ve yaptırımlar dosyasına ilişkin ifadeleri, “kazanım” algısını gölgeledi ve iktidarın ABD temaslarına dair PR etkisini zayıflattı.
ABD ziyareti: Başarı mı, hezimet mi?
25 Eylül’de gerçekleşen Erdoğan–Trump görüşmesinin iki saat sürdüğünü hatırlatan Gültekin, “sıcak görüntüler”in Türkiye açısından somut bir kazanıma dönüşmediğini savundu. F-35 programı, F-16 modernizasyonu, yaptırımlar ve Suriye başlıklarında “ilerleme ilanı” yapılmadığını belirten yorumcu, iktidar cephesinin ziyareti “itibar ve saygı” üzerinden okuduğunu; muhalefet cephesinin ise “çıktı yok” tespitiyle eleştirdiğini söyledi.
Fidan’ın çıkışı neden belirleyici oldu?
Gültekin, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın ABD temasları sırasında yaptığı değerlendirmelerin “seyahatin parlatılan etkisini” törpülediğini ileri sürdü. Yorumuna göre Fidan, F-35 ve yaptırımların çözülmediğini, savunma dosyalarında beklenen adımların atılmadığını zımnen kabul eden vurgular yaptı. Bu çerçevede “ziyaretin prestij getirisi” ile “politika dosyalarında ilerleme” arasındaki makas yeniden görünür hâle geldi.
Savunma sanayii tartışması: KAAN ve motor başlığı
Gültekin, Türkiye’nin milli muharip uçağı KAAN’a ilişkin “motor tedarikindeki tıkanıklık” vurgusunun siyasi iletişim açısından etkisini de yorumladı. Ona göre, motor sorunu sürerken atılan bazı ihracat adımları veya duyurular kamuoyunda “erken başarı ilanı” algısı yaratıyor; Fidan’ın teknik tabloya dair çerçevesi ise bu anlatıyı güçleştirici bir etki doğurdu. Yorumcu, savunma projelerinde dış tedarik bağımlılığının küresel ölçekte olağan olduğunu; ancak siyasi iletişimde beklenti yönetiminin kritik olduğunu dile getirdi.
Medya düzeni, soru sorma özgürlüğü ve şeffaflık
ABD ziyaretine eşlik eden medya ekibine yönelik “sorular önceden iletildi mi?” tartışmasını da anımsatan Gültekin, uluslararası temaslarda gazetecilerin temel dosyalara ilişkin net ve takip soruları sormasının demokratik hesap verebilirlik açısından hayati olduğunu söyledi. Basın toplantılarında gündemin teknik boyutlarının açıkça konuşulmasının, dış politika ve savunma dosyalarında gerçekçi bir beklenti seti oluşturduğunu vurguladı.
İç politikaya yansıma: Meşruiyet ve muhalefetin tutarlılığı
Gültekin, muhalefetin 1 Ekim’de açılacak TBMM Genel Kurulu ve komisyon süreçlerindeki tutumunun “söylem-eylem dengesi” açısından test edileceğini belirtti. Ona göre “meşruiyet” söylemi kurulurken yerel yönetimler ve merkezi idareyle zorunlu iş birliği alanlarında tutarlı bir yol haritası açıklanmalı; aksi hâlde seçmen nezdinde güven yıpranması yaşanabilir.
Sonuç: Vitrin ile dosya gerçekliği arasındaki makas
Erdoğan–Trump görüşmesinin yarattığı olumlu vitrin ile F-35, yaptırımlar ve savunma tedariki gibi dosyalarda kayda değer ilerleme açıklanmaması arasındaki fark, Gültekin’in analizinde temel mesele olarak öne çıktı. Hakan Fidan’ın dosya odaklı açıklamalarının bu makası görünür kıldığı; bunun da “ziyaretin siyasal getirisi”ne gölge düşürdüğü değerlendirmesi, günün tartışma başlığı oldu.













