Işılay Saygın’ın ‘müze olsun’ dediği Buca’daki evi, inşaat ofisine dönüştü
İzmir Buca’daki, Işılay Saygın’ın “müze olsun” dediği iki katlı eski Rum evi, Altun İnşaat tarafından 50 milyon TL’ye satın alınarak merkez ofisine dönüştürüldü. Şirket, binada Saygın için bir anı köşesi planlarken, kent belleği ve koruma-kullanma dengesi yeniden tartışma konusu oldu.
Işılay Saygın’ın ‘müze olsun’ dediği Buca’daki evi, inşaat ofisine dönüştü
YEREL GÜNDEM / İZMİR, TÜRKİYE
Siyaset ve kent belleği: Bir vasiyet, bir satış, yeni bir tabela
İzmir’in simge siyasetçilerinden, Devlet eski Bakanı Işılay Saygın’ın “müze yapılsın” diye vasiyet ettiği Buca’daki iki katlı eski Rum evi, özel bir şirketin merkez ofisi oldu. Buca Tınaztepe bölgesinde tartışmalara konu olan projelerin müteahhidi Altun İnşaat, yapıyı satın aldığını, binaya kurumsal logosunu yerleştirerek ofis kullanımına geçtiğini duyurdu.
Mülkiyet süreci: Mezat, geri alış ve ikinci satış
Saygın’ın vefatının ardından miras anlaşmazlıkları nedeniyle ev mezat yoluyla satıldı. Ardından aile içinden Işık Saygın yapının yeni sahibi olmuştu. Altun İnşaat’ın sahibi Serkan Altun, üç ay önce evi Işık Saygın’ın mirasçılarından 50 milyon TL bedelle devraldıklarını açıkladı. Şirket, yapıdaki işlev değişikliğinin “merkez ofis” olarak planlandığını belirtirken, içeride Işılay Saygın’a ayrılmış bir “anı köşesi” oluşturulacağını da bildirdi.
İmar tartışmasının gölgesi: 6 kat izni, 15 katlık yapı ve tamamlanan proje
Bölge kamuoyunun hafızasında yer eden bir başka başlık da, Tınaztepe’deki imar polemiği. İddialara göre Özelleştirme İdaresi’nden 6 kat imar izniyle alınan parselde 15 kat yükselen inşaat, uzun süre kamuoyunda tartışma yaratmış, süreç mahkemeye taşınmıştı. Nihai olarak projenin tamamlanmasının önünü açan yargı kararlarıyla şantiye devam etmiş, bugün gelinen noktada projeler bitme aşamasına gelmişti. Söz konusu süreç, aynı bölgede sembolik değeri yüksek bir sivil mimarlık örneği olan Saygın’ın evine dair hassasiyetleri de tekrar gündeme taşıdı.
Kültürel miras hassasiyeti: Müze vasiyeti ve kent kimliği
Işılay Saygın’ın evi, yalnızca bir yapı değil; İzmir’in siyasi ve toplumsal belleğinde iz bırakan bir figürün yaşam alanı olarak kent kimliği açısından da anlam taşıyor. Siyaset, yerel yönetim ve sivil toplum çevrelerinde “müze” fikrinin bir kültürel miras projesi olarak değerlendirilmesi gerektiği yönünde yıllardır süren bir beklenti vardı. Müze yerine ofis kullanımına geçilmesi, koruma–kullanma dengesi, tescil durumları ve kamusal erişim gibi başlıklarda yeni tartışmaların kapısını aralıyor. Şirketin “anı köşesi” taahhüdü, bu hassasiyeti bütünüyle karşılamasa da “en azından iz bırakma” niyeti olarak anlamlandırılıyor.
Bundan sonrası: Belediyenin ve kamunun rolü ne olabilir?
Gözler şimdi yerel idarelerin atacağı adımlarda. Kültürel miras niteliği taşıyan sivil mimarlık eserlerinin korunması; işlev değişse bile özgün cephe, plan ve malzeme özelliklerinin yaşatılması; anıtsal isimlerle özdeş mekânların kent belleğine açık biçimde erişilebilir kılınması gibi başlıklar, yerel yönetimlerin ve ilgili kurulların gündeminde yer bulabilir. Özel mülkiyet hakkı ile kamusal hafıza beklentisi arasındaki denge, İzmir’in geçmişten bugüne taşıdığı “kent kültürü” tartışmasının da merkezinde duruyor.
*













