Adalet Kuyruğunda Bekleyenler: Anayasa Mahkemesi ve Kul Hakkı Üzerine

Anayasa Mahkemesi’ne yıllardır başvuru yapan iki küçük çocuğun dosyası hâlâ rafta bekliyor. AYM’nin çifte standardı ve sessizliği, savaş mağdurlarının adalete erişimini nasıl engelliyor? Detaylı ve çarpıcı analiz.

Adalet Kuyruğunda Bekleyenler: Anayasa Mahkemesi ve Kul Hakkı Üzerine

YUSUF İNAN YAZDI...

Anayasa Mahkemesi ve Kul Hakkı Üzerine Hukuki Analiz!

Her adli yıl açılışında, her kuruluş yıl dönümünde kürsülerde yankılanan “kul hakkı”, “adalet”, “hukukun üstünlüğü” gibi büyük sözler… Her yeni başkan değişiminde tekrar edilen Kur’an referanslı açıklamalar, Osmanlı’dan Suphi Paşa alıntıları, Hz. Muhammed’in adalet anlayışı… Hepsi bu millete sesleniyor gibi görünse de, yıllardır Anayasa Mahkemesi kapısında bekleyen insanların sesini duymuyor. Sürekli çok dosya olmasından yakınıyorlar. O dosyalar kaç bin liraya nasıl hazırlanıyor, ne çaresizlikler içinde önlerine geliyor, haberleri yok.

Adaletin tecellisi için kurulmuş en yüksek yargı organı olan Anayasa Mahkemesi, Türk milletinin bireysel başvurularına karşı sağır ve dilsiz bir yapı haline geldi. Her yıl binlerce dosya arasında sadece kamuoyunun ilgisini çeken birkaç isme gösterilen “hızlı refleks”, sıradan vatandaşlara gelince yerini inkâra, görmezden gelmeye, geciktirmeye bırakıyor. Osman Kavala, Can Atalay, Selahattin Demirtaş gibi isimlerin dosyaları jet hızıyla gündeme alınırken; savaşın ortasında hayatta kalmaya çalışan iki küçük çocuk, Elif ve Ayşe'nin dosyaları yıllardır tozlu raflarda bekliyor.


Kul Hakkı Üzerine Hutbeler, Fakat İncelemeden Ret Mesajları

2020 yılında yapılan ilk bireysel başvuru: 2020/19734.
2022 yılında ikinci başvuru: 2022/48631.
Her iki başvuru da Ukrayna’daki savaşta mahsur kalan çocukların kurtarılması, yaşam hakkının korunması ve devletin pozitif yükümlülüklerini yerine getirmesi içindi. Ama AYM ne yaptı? Birine “İNCELEMEDEN RED” cevabını verip geri gönderdi. Diğerini ise yıllardır “Bölümler önünde incelemede” ibaresiyle süründürmeye devam ediyor.

Bu ülkede hukuk arayan sade vatandaş, yıllar süren sessizlikle cezalandırılıyor. AYM’nin eliyle değil; ihmaliyle, gecikmesiyle, umursamazlığıyla. Hak sahipleri umutla bekliyor, dosyalar duruyor. Acil kodlu başvuruyu bile lütfedip gündeme almıyorlar. Ama her adli yıl açılışında kürsülerde "kul hakkı" diyen yargıçlar, emekliliklerinde torunlarıyla huzurlu günler geçirecek olmanın mutluluğuyla konuşmalar yapıyorlar.


Çocuklar Sığınakta Bekliyor, Yargıçlar Kahve İçiyor

Savaşta yaşayan iki çocuk. Her gün ölümle burun buruna. Her bomba sesinde bir dua, bir korku… Türkiye’nin en yüksek yargı organına başvuran ailesi, devletten yardım bekliyor. Ama bu adalet kervanı, o çocuklara uğramıyor. Çünkü o dosyada kamuoyu baskısı yok, basın ilgisi yok, siyasi sonuç doğuracak bir yanı yok.

FOTO: Elif ve Ayşe Ukrayna'da Sığınakta - 2022 - 20025 -  Elif ve Ayşe Bebekler 7 Yıldır Adalet Bekliyor...

Haklarında karar verilmeyen, umutları çürütülen bu çocuklar için Anayasa Mahkemesi, en yüksek vicdani sorumluluğunu yerine getirmiyor. Mağdur eden kurumlardan görüş isteniyor, sonra cevap bekleniyor, sonra cevap cevaplandırılıyor, sonra yine sessizlik… Bu süreçte beşikteki  çocuklar büyüyor, 9 yaşına geliyor, yıllar geçiyor, savaş devam ediyor.

Zühtü Arslan gitti. Yeni başkan Kadir Özkaya geldi. O da “çok çalışıyor” deniyor. Ama nedense sıra bu çocuklara, bu sıradan vatandaşlara hiç gelmiyor. Dertleri adalet değil çünkü. O dosyada gösterilecek adalet, başlık olmaz. Reyting getirmez. Siyasi getiri sağlamaz.


Adaletin Zamanı Geçtiğinde Zulme Dönüşür

Bu ülkede artık sıradan vatandaşlar, AYM’ye bireysel başvuru yaparken bir hak değil; bir şans arıyor. Dosya numarası alıyor ama adalet numarasına ulaşamıyor. Hukuku bir gün karşılarında görmek umuduyla yıllarca bekliyorlar. Tıpkı Elif ve Ayşe gibi.

Savaşın ortasından gelen bir feryat, bu ülkenin yüksek mahkemesinin koridorlarında yankı bulmuyorsa, orada artık adaletten değil, zulmün kurumsallaşmasından söz etmek gerekir. Çünkü adaletin zamanı geçerse, karar da geç kalırsa; o kararın adı artık “adalet” değil, “bürokratik işkence” olur.


Anayasa Mahkemesi’nin Vicdanı Nerede?

Bu soruyu kendilerine sormalılar. Her yıl onur kürsülerinden “hukukun üstünlüğü”nü anlatan, kul hakkını dillerine pelesenk eden yargıçlar… Savaşta ölüm korkusuyla yaşayan çocukların başvurusunu neden görmüyorsunuz? Hangi belge eksik? Hangi gerekçeyle hâlâ bekliyor bu dosya?

Allah’tan korktuğunu söyleyen, ama mağdurun sesine sağır kalan her yargıç, adalet terazisini devirmiştir. Hakikatin karşısında her biriniz bir gün hesap vereceksiniz. Çünkü anlattığınız dini ve tarihi hikâyeler gerçektir. Ve o hikâyelerde, mazlumlar her zaman kazanır.


Son Söz

Anayasa Mahkemesi, milletin en yüksek başvuru kapısıysa, orası devletin vicdanı olmalı. Ama vicdanı olmayan bir mahkemeden, adalet beklemek beyhudedir.

Elif ve Ayşe… Belki siz bu yazıyı okuyamayacaksınız. Belki bir gün o mahkeme sizin adınıza karar verene kadar çocukluğunuz çoktan geçip gitmiş olacak. Ama bilin ki, bir gün adalet gelecek. Belki bu dünyadan değil, ama mutlaka hesap gününden...

Ve o gün, adalet terazisini bozan her hâkim, sizin önünüzde sıraya geçecek.

YUSUF İNAN / YURTTA SULH CİHANDA SULH

Twitter : @Yusufinan2023
Instagram : yusufinan2023
Instagram : fondinan2016
Email : [email protected] 

Web: www.yerelgundem.com