Ahirzaman Hadisleri Neden Açık Değil? Hikmetli Bir Perdeleme mi Var?
Ahirzaman ve kıyamet hadislerinin neden sembolik ve örtülü şekilde bildirildiği Risale-i Nur’un açıklamalarıyla inceleniyor. İman, hikmet ve ilahî teklif dengesi çerçevesinde bu tercihin ardındaki sırlar açığa çıkarılıyor.
Ahirzaman Hadisleri Neden Açık Değil? Hikmetli Bir Perdeleme mi Var?
BİLGE TABİRCİ / TÜRKİYE
Kıyamet ve Deccal Neden Açıkça Anlatılmadı?
İslam kaynaklarında yüzlerce hadis, ahirzamanda meydana gelecek olaylara, özellikle Deccal, Mehdi ve Hz. İsa’nın zuhuru gibi büyük hadisata işaret eder. Ancak bu hadislerin çoğu doğrudan değil; teşbih, telmih, temsil ve kinaye gibi sanatlı ifadelerle, yani örtülü şekilde bildirilmiştir. Bunun sebebi nedir? Neden hadisler doğrudan değil de mecazlarla konuşur?
Bu sorunun cevabı hem imanın mahiyetinde hem de ilahî hikmette gizlidir. Zira İslam’da iman, aklın yanında iradeyi de içerir. Herkesin kabul etmek zorunda kalacağı açık deliller, imtihan sırrını bozar. Kader ve teklif dengesi açısından geleceğe dair bilgiler tam açık verilmez. Bu sebeple Hz. Peygamber (aleyhisselam), kıyamet alametlerini perdeli ve sembolik anlatımlarla haber vermiştir.
Müteşabih Hadisler ve Yanlış Yorum Riski
Kur’an’da da geçen “müteşabih” kavramı bu tür hadisler için geçerlidir. Âl-i İmrân Suresi’nin 7. ayetinde şöyle buyurulur:
"Halbuki o âyetlerin tefsirini Allah’tan ve ilimde derinleşmiş olanlardan başkası bilemez."
Bu uyarıya rağmen bazı kimseler, özellikle dinî ilimlerde yetersiz olanlar veya art niyetli mülhidler, bu hadisleri zahirine göre değerlendirerek ya inkâra sapar ya da alay konusu yaparlar. Bu durum hem kendilerini hem de dinleyicilerini manevi zarara uğratır.
Risale-i Nur’un, özellikle Yirmi Dördüncü Söz’ün Üçüncü Dalı, Beşinci Şua’nın Mukaddimesi ve On Dokuzuncu Mektub’un Dördüncü Nüktesi, bu konuda okuyucuya ışık tutar. Bu metinlerde, hadislerdeki örtülü anlatımların nedenleri açık ve ikna edici biçimde izah edilir.
Neden Örtülü Anlatılıyor?
Peygamber Efendimiz, istikbalden haber verirken doğrudan değil, örtülü ve sembolik biçimde anlatır. Çünkü bu anlatım biçimi imanın gerektirdiği havf ve reca (korku ve ümit) dengesini korur. Eğer Deccal ya da Mehdi gibi şahıslar bütün ayrıntılarıyla önceden bildirilseydi, insanlar onları beklemeye şartlanır, her devirde imanî mücadele azalıp gevşeklik doğabilirdi.
Ayrıca “kıyamet” ve “ecel” gibi olayların da gizli kalması, ilahî rahmetin bir sonucudur. Mektubat’ta belirtildiği gibi:
“Çünkü şu dünyada insanın hoşuna gitmeyen şeyler daha çoktur; vukuundan evvel onları bilmek elîmdir. İşte bu sır içindir ki, ölüm ve ecel müphem bırakılmıştır.”
Bu nedenle her asır, kıyametin o asırda kopabileceği ihtimaline göre yaşamalıdır. Asr-ı Saadet dahi bu bilinçle yaşamış, bazı sahabeler “kıyametin alametleri çıkmış” demiştir.
Her Asrın Deccali ve Mehdîsi
Risale-i Nur’da geçen şu ifade konunun merkezini özetler:
"Her zaman, her asır, kuvve-i mâneviyenin takviyesine medâr olacak ve yeisten kurtaracak Mehdî mânâsına muhtaçtır."
Bu da gösteriyor ki Mehdi ve Deccal, sadece belirli kişileri değil, her asırda ortaya çıkan fikirleri, ideolojileri ve cereyanları temsil eder. Müslümanların her devirde bu fikrî cephelerle mücadele etmesi gerekir.
Sonuç
Ahirzaman ve kıyamet hadislerinin sembolik ve örtülü anlatımı, rastgele bir tercih değil; imtihan sırrı, ilahî hikmet ve rahmet gereğidir. Bu anlatım şekli, Müslümanların uyanıklıklarını kaybetmeden her dönemde teyakkuzda olmalarını sağlar.
Hadisleri doğru anlamak için sadece metnin zahirine değil, arkasındaki hikmete ve manevî boyuta da dikkat etmek gerekir. Risale-i Nur’un bu konudaki açıklamaları, hem şüpheleri giderir hem de günümüz insanına ilmî ve manevî bir pencere açar.













