DEÜ Hemşirelik Fakültesi’nde dekan krizi büyüyor: İki hemşire akademisyenin vekâleti kabul etmesine tepki

DEÜ Hemşirelik Fakültesi’nde hemşire kökenli olmayan dekan atamasına itiraz sürerken, iki hemşire akademisyenin dekan yardımcılığını kabul etmesi tartışmayı büyüttü. Gözler rektörlük ve YÖK’te.

DEÜ Hemşirelik Fakültesi’nde  dekan  krizi büyüyor: İki hemşire akademisyenin vekâleti kabul etmesine tepki

DEÜ Hemşirelik Fakültesi’nde “dekan” krizi büyüyor: İki hemşire akademisyenin vekâleti kabul etmesine tepki

YEREL GÜNDEM / İZMİR

Hemşire derneklerinden ortak itiraz, fakülte içinden beklenmedik kabul

Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Hemşirelik Fakültesi’nde, rektörlük onayıyla hemşire kökenli olmayan bir ismin dekanlığa atanması üzerine başlayan tartışma yeni bir boyut kazandı. Hemşirelik meslek örgütlerinin “Hemşirelik Fakültesine Hemşire Olmayan Dekan İstemiyoruz” çağrısı sürerken, fakültede görev yapan iki hemşire kökenli öğretim üyesi Prof. Dr. Fatma Vural ve Prof. Dr. Meryem Öztürk Haney’in “dekan yardımcılığı” görevini kabul etmesi, meslek camiasında tepkilere yol açtı.

Atama sonrası sarsıntı: “Bilimsel kimliğe müdahale” eleştirisi

Rektör Prof. Dr. Bayram Yılmaz’ın imzasıyla Hemşirelik Fakültesi Dekanlığı’na Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanı Prof. Dr. Sefa Kurt’un getirilmesi, hem fakülte içinde hem de meslek örgütlerinde “teamül ve uzmanlık alanı” tartışması başlatmıştı. Görev, hemşire kökenli önceki dekan Prof. Dr. Şeyda Seren İntepeler’den Prof. Dr. Kurt’a devredilirken; hemşirelik alanında faaliyet yürüten 35 dernek, yayımladıkları ortak açıklamada söz konusu atamayı “skandal” olarak nitelendirip geri çekilmesini talep etmişti.

İki yardımcı ataması tartışmayı alevlendirdi

Kriz sürerken, Prof. Dr. Vural ve Prof. Dr. Öztürk Haney’in yeni yönetimde “dekan yardımcılığı” görevini üstlenmesi sürpriz gelişme olarak kayda geçti. Hemşirelik örgütlerinin temsilcileri, “mücadele sürerken böylesi bir görevlendirmeyi kabul etmenin, fakültenin mesleki özerkliğini zayıflattığı” görüşünü dile getirdi. “Hemşireler sağlığın vicdanıdır” vurgusunu yineleyen temsilciler, kararın “kabul edilemez” olduğunu belirterek kampanyayı büyüteceklerini bildirdi.

Ne olmuştu? Sürecin kırılma noktaları

Atama kararının ardından fakültede akademik teamül ve uzmanlık alanı uygunluğu başlıkları öne çıktı. Hemşirelik camiası, fakülte yönetiminin hemşirelik biliminin içinden gelen bir akademisyen tarafından yürütülmesi gerektiğini savunuyor. Tartışmanın merkezinde, eğitim–öğretim planlaması, akreditasyon, müfredat geliştirme ve klinik iş birlikleri gibi alanların “mesleki uzmanlıkla yönetilmesi” gerektiği argümanı yer alıyor. Üniversite cephesi ise henüz kamuoyuna detaylı bir gerekçe sunmuş değil.

“Köprü olma” savunusu ve “meşruiyet” tartışması

Fakülte kulislerinde, iki hemşire akademisyenin görevi kabul etmesinin “öğrencilerin, öğretim elemanlarının ve mesleğin çıkarlarını içeriden koruma” hedefiyle gerekçelendirildiği konuşuluyor. Buna karşın meslek örgütleri, “yönetimde yer almanın atamayı fiilen meşrulaştıracağı” görüşünde. Tartışma, “sistemin içinde kalıp dönüştürme” ile “ilkesel itirazı sürdürme” yaklaşımları arasında keskinleşirken, öğrenciler ve klinik paydaşların nasıl etkileneceği de izleniyor.

Akademik işleyiş riski: Akreditasyon ve saha iş birlikleri

Uzmanlar, hemşirelik fakültelerinde bölüm ve anabilim dallarının işleyişi, saha–klinik iş birliklerinin sürekliliği ve ulusal/uluslararası akreditasyon süreçlerinin, alan hâkimiyeti yüksek yönetimle daha sağlıklı yürüdüğüne dikkat çekiyor. Bu nedenle “uzun vadeli kurumsal kapasite” ve “akademik saygınlık” kaygıları, atama tartışmasının merkezindeki teknik başlıklar olarak öne çıkıyor.

Gözler rektörlük ve YÖK hattında

Hemşire örgütlerinin itirazlarını geniş katılımla sürdürmesi beklenirken, gözler rektörlüğün atamaya ilişkin muhtemel açıklamasına ve sürecin YÖK boyutuna çevrildi. Fakülte içinde ise akademik takvimin ve idari işleyişin aksamadan devam etmesi için “geçiş formülü” arayışlarının sürdüğü belirtiliyor.

Son söz: Çözüm, ilke ve diyalogta

Kriz, hemşirelik mesleğinin kurumsal özerkliği ile üniversite yönetiminin takdir yetkisi arasındaki hassas dengeyi yeniden gündeme taşıdı. Tarafların, öğrenciyi ve bilimin gereklerini önceleyen şeffaf bir diyalog zemini kurması; yetki–sorumluluk paylaşımının mesleğin ihtiyaçları gözetilerek yeniden tanımlanması, krizin kalıcı çözümü açısından belirleyici olacak.


www.yerelgundem.com

Kaynak: Sinan Doğan / ErhanGulenc.com