Nedim Şener-İsmail Saymaz polemiği: Kim kimi kandırıyor

"FETÖ KUMPAS KAFASI"

Feb 19, 2024 - 19:02
 0
Nedim Şener-İsmail Saymaz polemiği: Kim kimi kandırıyor

Nedim Şener-İsmail Saymaz polemiği: Kim kimi kandırıyor

Üst düzey bir Danıştay yetkilisiyle yaptığı görüşmeden detayları köşesine taşıyan İsmail Saymaz'a Nedim Şener'den tepki geldi.

Saymaz'ın yazısının ilgili kısmı şöyle:

5. Daire’ye yönelik “Habercilik sınırlarını aşan ve yargıyı baskı altına almaya çalışan haberlere yer verildiğini” vurguluyor. Bu haberlerin “Yargıyı itibarsızlaştırma girişimi olduğunu” belirtiyor.

414 hakim ve savcı hakkındaki iptal kararları ile Fetullah Gülen’in dolaşıma sokulan videosunun bağdaştırılmak istendiğini belirten Danıştay üyesi “FETÖ irtibatı ve iltisakı olan hakimlerin bir gecede mesleğe döndürüldüğü şeklinde algı oluşturulmaya çalışılmaktadır” diyor.

Danıştay üyesi şöyle devam ediyor:

“Dosyalarla ilgili hukuk bilgisinden uzak ve herhangi bir bilgi sahibi olmaksızın yapılan yorumların iyiniyetli olduğunu söylemek mümkün değildir.”

"4600’DEN 414’Ü"

Danıştay üyesi, HSK tarafından 4600 hakim ve savcının KHK ile ihraç edildiğini kaydediyor. Bu işlemlere karşı 23 Ocak 2017’den sonra yargı yolunun açıldığını ve 5. Daire’nin davalara bakmakla yetkili kılındığını ifade ediyor.

4186’sı tarafından açılan davaların, FETÖ ile iltisak ve irtibatına ilişkin somut bilgi ve belgeler bulunması nedeniyle reddedildiğini ifade ediyor. Bu dosyalardan bir kısmının beraat ve takipsizlikle sonuçlanmasına rağmen davalarının geri çevrildiğini belirterek, şöyle konuşuyor:

“Bir kısmında yargılaması beraat veya takipsizlikle sonuçlanmasına rağmen meslekten çıkarılmalarına gerekçe gösterilen bilgi ve belgeler iltisak ve irtibatlarına yeter nitelikte görülüp reddine karar verilmiştir.”

"HSK BELGE GÖNDERMEDİ"

Buna karşın 414 hakim ve savcının somut veriye dayanmadan ihraç edildiğini kaydeden Danıştay üyesi, şunları söylüyor:

“İptal kararı verilen kararlar incelendiğinde, dosyalarda somut verilere dayanılmadan meslekten çıkarma işlemlerinin tesis edildiği görülmüştür. Yargılama aşamasında, başta HSK olmak üzere belli kurum ve kuruluşlara irtibat ve iltisakına yönelik somut verilerin bulunup bulunmadığı sorulmuştur. Davacılarla ilgili bir bilgi veya belge sunulmaması sonucunda -bu kişilerin beraat etmiş olmaları veya haklarında takipsizlik kararları verildiği görülerek- iptal kararları verilmiştir. Bu kararların bir defada değil, yıllara sari şekilde verilmiş olduğunu belirtmek gerekmektedir.”

Danıştay suikastını hatırlattı

Danıştay üyesi, türban kararı verdikleri için başta ‘Vakit’ olmak üzere iktidar medyasında hedef gösterilen Danıştay 2. Dairesi’ne yönelik 17 Mayıs 2006’daki saldırıyı hatırlatıyor.

Avukat Alparslan Aslan’ın gerçekleştirdiği saldırıda, odalarında karar görüşmesinde olan daire üyesi Mustafa Yücel Özbilgin öldürülmüş, dört üye yaralanmıştı.

Danıştay üyesi şöyle diyor:

“Unutmamak gerekir ki 17 Mayıs 2006’da gerçekleştirilen hain Danıştay saldırısı öncesinde 2. Daire Başkan ve üyeleri hakkında haberler yapılmış, fotoğrafları gazete sayfalarının başköşelerinde servis edilerek hedef haline getirilmişlerdi. Devamında hain saldırı gerçekleşmiş ve Özbilgin hayatını kaybetmişti. Bu kadar ağır iş yükü altında görevlerini layığı ile yapmaya çalışan dairenin başkan ve üyelerinin, verdikleri kararlar gerekçe olarak gösterilerek baskı altına alınmaya çalışılması, haklarında tehdit boyutuna varacak şekilde haberler yapılması yargı bağımsızlığı için büyük bir tehdittir ve suç oluşturmaktadır. Yargılama faaliyetlerine dair haberler servis edilirken yaşanılan acı hadiseler unutulmamalı, hakim ve savcıları karalama boyutuna varacak haberlerden kaçınılması ülkemizin sadece bugünü değil yarınları açısından da büyük önem arz etmektedir.”

"AYM İLE AYNI AKIBET"

Danıştay üyesinin sözleri yüksek yargıdaki ruh halini ortaya koyuyor.

Gel gör ki...

Çifte standardı meşrep edinmiş hukuk tanımaz bir iktidar var.

Örneğin, kardeşi ByLock kullanan Yılmaz Tunç, Adalet Bakanı olabiliyor.

Yahut kardeşi FETÖ’den açığa alınan İrfan Fidan, Anayasa Mahkemesi’ne atanabiliyor.

Fakat bazıları hiç yargılanmamış, bazıları beraat etmiş hakim ve savcılar somut verilere dayanmadan ihraç ediliyor. Hukuksuzluğa son veren Danıştay 5. Dairesi, kutlanması gerekirken, FETÖ’cülükle suçlanıyor.

Demek oluyor ki...

İktidarı rahatsız eden kararlar verdiklerinde Danıştay üyelerini Anayasa Mahkemesi ile aynı akıbet bekliyor. Bizzat Cumhurbaşkanı tarafından karalanmakla başlayıp besleme propaganda aygıtları ve trol ordusu tarafından hedef gösterilmek...

Danıştay “Baskı ve tehdit altındayız” diye feryat ediyor.

Ve dahası Türkiye’yi Ergenekon Davası karanlığına sürükleyen 18 yıl önceki suikastı hatırlatıyor.

NEDİM ŞENER'DEN YANIT

Hürriyet yazarı ise Saymaz'ın yazısında yer alan iddialara "Yargıda tehlike FETÖ’den de büyük" başlıklı köşe yazısıyla yanıt verdi.

"O Danıştay üyesi her kimse -ki benim bir tahminim var- verilen kararların içeriğinden, Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun temyiz dilekçelerindeki itiraz konularından ya habersiz ya da bilerek yalan söylüyor." diyen Şener, şunları yazdı:

Çünkü Danıştay 5.Daire’nin görevi iade kararı verdiği kişiler arasında ByLock yazışmalarında adı geçen, ankesörlü hatlarla haberleşen mahrem imamlarla irtibatı olan, FETÖ derneğine bağışta bulunan, itirafçı ifadelerinde ismi geçen, hakkında FETÖ üyeliğinden işlem yapılan kişilerle yoğun ilişkisi olan, emniyet raporlarında örgüt ile ilişkisi yer alan hâkim ve savcılar var. HSK, Danıştay 5.Daire’nin gözardı ettiği bu bilgi ve delillere temyiz dilekçesinde yer vererek Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nda itiraz etti. Konunun basında gündeme gelmesi üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Danıştay’ın aldığı bu karara da sessiz kalmamız mümkün değil. Bu tür kararlar bizi ciddi manada rahatsız ediyor. Biz de bu işin üzerine üzerine gidiyoruz, gideceğiz, takipçisi olacağız” açıklamasından sonra Hâkimler ve Savcılar Kurulu devreye girerek göreve iade edilen 387 kişinin dosyasının yeniden inceleneceğini açıkladı.

"HSK TEMYİZLERİNİ GÖRMEMİŞ"

İsmail Saymaz’a konuşan “Danıştay üyesi”, yargı camiasının FETÖ’cü olduğunu bildiği isimlerin göreve iade edilip kürsüye çıktığı, kamuoyunda ciddi şüphe ve tartışmanın olduğu bir konuda “Evet şüphe varsa inceleme yeniden yapılsın. Tek bir FETÖ mensubunun 387 kişi arasına karışıp yargıda yer almaması için inceleme yapılması yerinde olur” diyeceğine, Danıştay 5.Daire’nin verdiği kararları şöyle savunuyor:

“İptal kararı verilen (meslekten ihraç) kararlar incelendiğinde dosyalarda somut verilere dayanmadan meslekten çıkarma işlemlerinin tesis ettiği görülmüştür. Yargılama aşamasında başta HSK olmak üzere belirli kurum ve kuruluşlara irtibat ve iltisaka yönelik somut verilerin bulunup bulunmadığı sorulmuştur. Davacılarla ilgili bir bilgi ve belge sunulmaması sonucunda bu kişilerin beraat etmiş olmaları veya haklarında takipsizlik kararı verildiği görülerek iptal kararları verilmiştir.” O Danıştay hâkimi, 414 hâkim ve savcının somut veriye dayanmadan ihraç edildiğini söyleyebilecek kadar kendinden geçmiş.

"TARTIŞMALI TAKİPSİZLİK VE BERAAT"

Çok küçük bölümü hariç ihraç kararı verilenlerin büyük bölümü hakkında belge, bilgi var ama Danıştay 5. Daire ne hikmetse görmezden gelmiş. Zaten bu tür durumlara karşı temyiz makamı olarak Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu oluşturulmuş. İsmail Saymaz’a konuşan Danıştay üyesine göre 5. Daire’nin verdiği kararlar tartışılmaz biçimde doğruysa, o zaman temyiz makamı olan Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na gerek yok. Ayrıntılar HSK’nın temyiz dilekçelerinde, bunlar mevcut. Ayrıca bu hâkim ve savcılardan yargılama konusu olanlar hakkında verilen takipsizlik ve beraat kararları da incelendiğinde o kararların da hataları görülebilecektir. Örgüte yardım yataklık edene “örgüt üyeliğinden”, örgüt üyesine “örgüt yöneticiliğinden” soruşturma ve dava açıldığında takipsizlik ve beraat veriliyor. İrtibat ve iltisak soruşturmalarda zaten dikkate alınmıyor. FETÖ borsası yanında geçmiş ilişkilere bağlı olarak şu anda yargı içinde etkili olan Hakyol, Süleymancı, Nurcu-Okuyucu, Menzilci gibi gruplara yanaşıp takipsizlik ve beraat kararı çıkartanlardan bile söz ediliyor.

"FETÖ KUMPAS KAFASI"

İsmail Saymaz’a konuşan bu Danıştay üyesi her kimse, kafası FETÖ’cülerden farklı çalışmıyor ve çok tehlikeli birisi. Çünkü bugün yargıda FETÖ bulunmasın diye uğraşan herkesi, tepki gösteren yurttaşları, konuyu haberleştiren gazetecileri, tepki gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, Adalet Bakanı Tunç’u 2006’da Danıştay baskınını gerçekleştiren FETÖ tetikçisi Alpaslan Aslan ile bir tutmuş. O Danıştay üyesinin konuyla ilgili sözleri şöyle:

“Unutmamak gerekir ki 17 Mayıs 2016’da gerçekleştirilen hain Danıştay saldırısı öncesinde, 2.Daire Başkanı ve üyeleri hakkında haberler yapılmış, fotoğrafları gazete sayfalarının baş köşesinde servis edilerek hedef haline getirmişlerdi. Devamında hain saldırı gerçekleşmiş ve Hâkim Mustafa Yücel Özbilgin hayatını kaybetmişti. Bu kadar ağır iş yükü altında görevlerini layığıyla yapmaya çalışan dairenin başkan ve üyelerinin, verdikleri kararlar gerekçe olarak gösterilerek baskı altına alınmaya çalışılması, haklarında tehdit boyutuna varacak şekilde haberler yapılması yargı bağımsızlığı için büyük bir tehdittir ve suç oluşturmaktadır. Yargılama faaliyetlerine dair haberler servis edilirken yaşanılan acı hadiseler unutulmamalı, hâkim ve savcıları karalama boyutuna varacak haberlerden kaçınılması ülkemizin sadece bugünü değil yarınları açısından da büyük önem arz etmektedir.”

"AYNI YOLUN YOLCULARI"

Danıştay 2. Daire Başkanı Özbilgin’i öldüren avukat Alpaslan Aslan FETÖ evlerinde yetişmiş birisiydi. 17 Mayıs 2006’da gerçekleşen saldırı, aralarında hiçbir bağ olmamasına rağmen 12 Haziran 2007’de başlatılan Ergenekon soruşturmalarına eklendi. İki dosya, Ergenekon savcısı firari FETÖ’cü Zekeriya Öz’ün “Osmanım” diye çağıracak kadar samimi olduğu Danıştay saldırısı sanıklarından Osman Yıldırım’ın ifadesiyle birleşti. Yıllar süren kumpas davasında “Ergenekon” isimli bir örgüt olmadığı ortaya çıkarken, hem sanık hem tanık hem de gizli tanık olan Osman Yıldırım yıllar sonra FETÖ’cülerin kendisini kullandığını itiraf etmişti.

FETÖ’cüleri savunacak kadar ileri giden ve gerçeği çarpıtan Danıştay üyesi ile aynı “yolun yolcuları” yargıda tehlikenin sanılanın çok üzerinde olduğunu gösteriyor.

Odatv.com

What's Your Reaction?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow