Türkiye, nüfus krizine doğru mu sürükleniyor?

Japon bilim insanlarının PLOS One’da yayımladığı yeni araştırmaya göre, insanlığın soyunun devamı için doğurganlık oranının 2,7 olması gerekiyor. Türkiye'nin 2023 verilerine göre 1,51'e düşen doğurganlık oranı, nüfus krizinin kapıda olduğuna işaret ediyor.

Türkiye, nüfus krizine doğru mu sürükleniyor?

Dünya nüfusu tükeniyor mu? Yeni doğum oranı uyarısı: 2,7 çocuk şart!
Türkiye, nüfus krizine doğru mu sürükleniyor?

YEREL GÜNDEM / ANKARA

Kadın başına düşen çocuk sayısındaki kritik düşüş, dünya nüfusu için alarm veriyor. Japonya merkezli bilim insanlarının 30 Nisan 2025’te PLOS One dergisinde yayımladığı yeni araştırmaya göre, insan soyunun devamı için doğurganlık oranının 2,7 olması gerekiyor. Bu oran, bugüne kadar kabul edilen 2,1’in de çok üzerinde. Peki, Türkiye bu yeni eşiğin neresinde?

Küresel ölçekte doğurganlık alarmı
Araştırmada ölüm oranları, çocuk yapmama tercihleri, cinsiyet dengesizlikleri gibi demografik faktörler göz önünde bulundurularak yapılan hesaplamalar, özellikle küçük popülasyonların hızla tükenebileceğini ortaya koyuyor. Bugün dünya nüfusunun üçte ikisi, doğurganlık oranı 2,1’in altında olan ülkelerde yaşıyor. ABD’de bu oran 1,66’ya gerilerken; Japonya 1,30, İtalya 1,29, Kanada 1,47, Almanya 1,53 ve Fransa 1,79 ile “nüfus yenileyemeyen ülkeler” arasında yer alıyor.

İngiltere ve Çin gibi devler de tehlikede
İngiltere’de kadın başına düşen ortalama çocuk sayısı 1,44'e kadar geriledi. Bu, kayıtların tutulmaya başladığı 1930’lardan bu yana görülen en düşük seviye. Çin ise 2024 sonunda nüfusunda 1,39 milyonluk net düşüş yaşadı. Japonya, Güney Kore ve Hong Kong gibi Asya ülkeleri de benzer bir doğurganlık düşüşü yaşıyor.

Türkiye’de durum daha da endişe verici
TÜİK’in 2023 verilerine göre Türkiye’nin toplam doğurganlık hızı 1,51’e düştü. Bu, hem nüfusun kendini yenilemesi için gereken 2,1 oranının, hem de yeni kritik eşik olan 2,7’nin çok altında. Türkiye 2001 yılında 2,38 olan doğurganlık oranıyla dikkat çekiyordu. Ancak son 20 yılda bu oran sürekli düşüş gösterdi. Bu eğilim, Türkiye’yi hızla yaşlanan nüfusa sahip ülkeler sınıfına sokuyor.

Pronatalizm tartışmaları yeniden gündemde
Doğum oranlarındaki bu dramatik düşüş, “pronatalizm” yani nüfus artırıcı politikaları savunan akımların önünü açtı. Elon Musk gibi isimler bu konuda sesini yükseltirken, ABD’de yapılan anketler halkın sadece %8’inin bu durumu ciddiye aldığını gösteriyor. Toplumun büyük çoğunluğu, çocuk yapmama tercihini ekonomik belirsizlikler, çevresel kaygılar ve yetersiz sosyal destek politikalarıyla açıklıyor.

Feminist çevrelerden tepki: Kadınlar çocuk yapmaya mecbur değil
Amerikan medyasında pronatalizmi savunan yayınların sayısı artsa da, feminist çevreler bu eğilimin kadınları sadece doğurganlıkla tanımladığını savunuyor. Yazar Moira Donegan “Kadınlar sadece eş ve anne değildir, çocuksuz yaşamlar da saygıyı hak eder” diyerek bu söylemlere tepki gösterdi.

Trump ve çevresi doğum çağrısı yapıyor
Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın ekibinde yer alan JD Vance, Ocak ayında yaptığı açıklamada “Bu ülkede daha fazla bebek istiyoruz” diyerek açık çağrıda bulundu. Collins çifti gibi danışmanlar ise daha ileri giderek kadınlara madalya verilmesi, embriyo seçimli üstün zekâ çocuk planlaması gibi önerilerde bulunuyor. Bu tür görüşler, Nazi dönemini çağrıştıran öjeni tartışmalarını da beraberinde getiriyor.

Türkiye'nin yolu nereye çıkıyor?
Düşen doğurganlık oranı, Türkiye açısından sadece demografik bir mesele değil. Ekonomik üretkenliğin azalması, sağlık ve sosyal güvenlik sistemlerinin sürdürülemez hale gelmesi ve yaşlanan nüfusun gençlere olan bağımlılığının artması gibi birçok sorunla doğrudan ilişkili. Yeni politikalar ve toplumsal farkındalık kampanyaları olmadan, Türkiye’nin geleceği de bu küresel soy tükenişi tablosunun bir parçası olabilir.

www.yerelgundem.com