Ankara: AB’nin 2025 Türkiye raporu taraflı ve önyargılı

Avrupa Komisyonu’nun 2025 Türkiye raporunda demokrasi, yargı ve temel haklar başlıklarında sert eleştiriler yer aldı. Ankara raporu “taraflı ve önyargılı” bularak Kıbrıs bölümüne de itiraz etti.

Ankara: AB’nin 2025 Türkiye raporu taraflı ve önyargılı
Ankara’daki Dışişleri Bakanlığı binası önünde Türk ve AB bayrakları

YEREL GÜNDEM / ANKARA, TÜRKİYE — 06 KASIM 2025

Avrupa Komisyonu’nun 2025 Türkiye raporunda, muhalefet partileri ve gazetecilere yönelik siyasi baskılar ile yargı sistemindeki aksaklıklar ayrıntılı biçimde ele alındı. Ankara ise metni “taraflı, önyargılı ve Türkiye–AB ilişkilerinde olumlu gündem arayışlarıyla uyumsuz” bularak reddetti.

Raporda Türkiye’de parlamentonun denetim kapasitesinin sınırlı kaldığı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin güçler ayrılığını zayıflattığı ve sivil toplumun daha kısıtlayıcı bir ortamda faaliyet göstermeye zorlandığı değerlendirmeleri öne çıktı. Ankara, bu tespitlerin sahadaki gerçeklerle uyuşmadığını savunurken, rapordaki bazı olumlu notları da ayrıca kayda geçirdi.

Demokrasi ve yargı eleştirileri

Komisyon metninde, seçimler dışındaki denge-denetim mekanizmalarının yeterince işlememesi, Meclis’in yasama ve denetim süreçlerine katılımının sınırlı kalması ve başkanlık modelinin kuvvetler ayrılığını “ciddi şekilde zayıflattığı” vurgulandı. Yargıç ve savcıların seçimi, atanması ve terfilerinde şeffaflığı artıracak adımların atılmadığı; hükümet kararlarıyla çelişen yargı mensuplarının yerlerinin değiştirildiği ya da görevden alındığı tespiti yapıldı. Dosya dağıtım sisteminin şeffaf olmaması da yargı bağımsızlığını zedeleyen unsurlar arasında sayıldı.

Ankara ise bu bölümün, Türkiye’nin son yıllarda yürüttüğü yargı reformu çalışmalarını görmezden geldiğini, “iç siyasi gelişmelere ilişkin mesnetsiz iddialar” içerdiğini belirtti.

İnsan hakları ve ifade özgürlüğü

Raporda insan hakları alanında kötüleşmeye işaret edildi; gazeteciler, yazarlar, akademisyenler, avukatlar ve insan hakları savunucularına açılan soruşturmaların arttığı, kararların ise “muğlak yasal tanımlamalara” dayandırıldığı belirtildi. Tutuklu yargılanan gazeteci ve hak savunucularının serbest bırakılması ve davaların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile AİHM içtihatlarına uygun şekilde sonuçlandırılması istendi.

Metin, özellikle Osman Kavala ile eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkındaki AİHM kararlarının hâlâ uygulanmamasını altını çizerek kaydetti. Bununla birlikte toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına yönelik kısıtlamaların, muhalefet partilerinin siyasi faaliyetlerini zorlaştırdığı ifade edildi.

Yerel yönetimler ve siyaset alanı

Rapor, özellikle büyükşehir belediyelerine ve muhalefetin yerel yönetimlerine dönük yargı süreçlerinin sürdüğünü, bazı belediye başkanları hakkında açılan davalar ve görevden almaların siyasi rekabet ortamını zayıflattığını belirtti. Sanatçılar ve kamuoyunda bilinen isimlerin bu tutuklamalara karşı söz aldığı durumlarda kamu medyasından uzaklaştırıldıkları da not edildi.

Kürt siyasi hareketine bağlı siyasetçilere yönelik davalar ve kayyum uygulamaları da devam eden baskı alanları arasında sayıldı.

Kıbrıs ve Doğu Akdeniz bölümü

Raporun Ankara’nın en sert itiraz ettiği bölümü Kıbrıs oldu. Metinde, Türkiye’nin adada iki devletli çözüm ısrarının sürdüğü, Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlarına vize verilmemesi ve adadaki askerî varlığın güçlendirilmesinin AB çizgisiyle uyuşmadığı belirtildi. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de son dönemde sondaj faaliyeti yürütmemesi olumlu bir adım olarak görülürken, Ankara bu bölümün Yunanistan ve Kıbrıs Rum yönetiminin “maksimalist tezleri”ne dayandığını ve kendi meşru kaygılarının görmezden gelindiğini bildirdi.

Ankara’nın olumlu bulduğu noktalar

Türkiye tarafı, raporda Doğu Akdeniz’de gerginliğin azalmasının ve Ankara–Atina hattındaki iyileşmenin kayda geçirilmesini “memnuniyetle” not etti. Aynı şekilde Türkiye’nin bölgesel barış ve istikrar için oynadığı yapıcı role ve AB açısından taşıdığı stratejik öneme yapılan atıflar da anlamlı bulundu.

Ankara, AB’nin savunma ve güvenlik alanındaki girişimlerine Türkiye’nin daha aktif biçimde dâhil edilmesi çağrısını yineleyerek, Türkiye’nin bu başlıklarda dışlanmasının Birliğin uzun vadeli çıkarlarıyla bağdaşmadığını vurguladı. Türkiye’nin ortak savunma fonlarına katılma isteğinin bazı üye ülkeler tarafından engellendiği hatırlatıldı.


www.yerelgundem.com