DEM tabanından sert mesaj: Öcalan çağırsa da Cumhur İttifakı’na oy yok
BUPAR’ın Eylül 2025 araştırmasına göre DEM seçmeninin yüzde 70’i, Öcalan’dan gelecek olası çağrıya rağmen Cumhur İttifakı’na oy vermeyeceğini belirtiyor; sahadan gelen mesaj “iktidarı tahkim edecek adımlara destek yok” şeklinde.
DEM tabanından sert mesaj: “Öcalan çağırsa da Cumhur İttifakı’na oy yok”
YEREL GÜNDEM / ANKARA, TÜRKİYE
Eylül 2025 anketi: DEM seçmeninden net ret
BUPAR Araştırma’nın Eylül 2025’te 26 ilde 2 bin 512 kişiyle yüz yüze yaptığı Türkiye Toplumsal Eğilimler çalışmasına göre, DEM Parti seçmenlerinin yüzde 70’i, terör örgütü PKK’nın hükümlü elebaşı Abdullah Öcalan’dan gelebilecek olası bir “destek” çağrısı durumunda dahi Cumhur İttifakı’na oy vermeyeceklerini belirtiyor. Bulgular, iktidar–muhalefet ekseninde olası yeni denge arayışları tartışılırken, DEM tabanının “yönlendirmeye kapalı” bir tutum sergilediğine işaret ediyor.
Sahadan not: “Bizden Erdoğan’a oy istemeyin”
SÖZCÜ TV’ye konuşan gazeteci Nergis Demirkaya, sahada görüştükleri DEM seçmeninin, “Bizden bu sürece destek istendi ama iktidara güvensizlik var; bizden Cumhurbaşkanı Erdoğan’a oy vermemizi istemeyin” mesajını verdiğini aktardı. Demirkaya, seçmenlerin seçim atmosferinde her yeni gelişmeyi takip ettiklerini; buna karşın “iktidarı tahkim edecek düzenlemelere sıcak bakılmadığı” izleniminin öne çıktığını söyledi.
Seçmenin kırmızı çizgisi: İttifaka mesafe, destek şartlı
Araştırmanın ortaya koyduğu tablo, DEM seçmeninin olası bir siyasal mutabakat ya da anayasal düzenleme tartışmalarında “şartsız destek” vermeyeceğini gösteriyor. Tabanın, “toplumsal maliyeti yüksek” görülen başlıklarda iktidarla birlikte hareket edilmesine karşı çıktığı; destek ihtimalini ise somut demokratikleşme adımları, hukuk ve hak-temelli reformlarla ilişkilendirdiği anlaşılıyor. Bu çerçevede, baraj altı partilerden merkez partilere kadar uzanan geniş bir muhalefet yelpazesiyle temaslarda “eşitlikçi müzakere” ve “şeffaf süreç” beklentisi öne çıkıyor.
Siyasî dengelere etkisi: Meclis aritmetiği kadar ‘saha aritmetiği’
Meclis aritmetiği kimi başlıklarda iktidara manevra alanı açsa da, saha aritmetiğinin belirleyici olduğu görülüyor. DEM seçmeninden gelen “yönlendirmeye kapalı” tutum, kısa vadede ittifak senaryolarını sınırlayabilir. Özellikle yerel dinamikler ile büyükşehirlerdeki seküler-muhafazakâr ve Kürt seçmen kümeleri arasındaki geçişkenlik, olası yeni pazarlık alanlarını daraltıyor. Bu nedenle partiler için “aday profili–politika içeriği–kampanya dili” üçlüsünün birlikte kurgulanması ve seçmenin güven eşiğini yükseltecek somut vaatlerin ortaya konulması kritik önem taşıyor.
Muhalefetin tonu sertleşiyor: “Anayasa pazarlığı” uyarısı
Demirkaya’nın aktardığına göre, muhalefet cephesinde sertleşen bir dil dikkat çekiyor. DEM seçmeninin “iktidarı tahkim edecek” nitelikte görülen anayasa değişikliklerine verilmesi muhtemel bir destek, “sonraki seçimde ağır bir maliyet” riski taşıyor. Bu uyarı, parti yönetimlerinin hem Meclis içi pozisyon alışlarında hem de Meclis dışı kampanya stratejilerinde “tabanın onayı”nı öncelemesini zorunlu kılıyor. Kısacası, sayısal çoğunluk ne olursa olsun, meşruiyet zemini seçmenin rızasında aranacak.
Veri ne söylüyor? Metodoloji ve hata payı
BUPAR’ın çalışması, 26 ilde yüz yüze görüşme yöntemiyle gerçekleştirildi; örneklem büyüklüğü 2.512, açıklanan hata payı ise ±3,6. Bu büyüklük, ulusal eğilimlerin yanı sıra bölgesel kırılmaları okumaya da imkân tanıyor. Ancak saha gerçekliğinin dinamik yapısı nedeniyle, özellikle kararsızlar ve sandığa katılım niyeti ölçeklerinde kısa sürede dalgalanmalar görülebileceği unutulmamalı. Bu nedenle araştırma, “tabanın yönlendirilebilirliği” konusunda güçlü bir çerçeve sunsa da, nihai sonuçların kampanya dönemindeki söylem, aday ve ittifak kombinasyonlarına bağlı olarak yeniden şekillenebileceği not edilmeli.
Önümüzdeki dönem: Güven, şeffaflık ve somut adımlar belirleyici
DEM tabanının verdiği mesaj, siyasî aktörlere açık bir yol haritası sunuyor: Güven tesis eden, hesap verebilir ve kapsayıcı bir siyaset dili; somut demokratikleşme uygulamaları ve toplumsal taleplere yanıt veren reform paketi. Aksi hâlde, “stratejik oy” alanı daralacak; seçmen davranışı “ilkeler” ve “güven” ekseninde sertleşerek olası ittifak senaryolarını sınırlandıracak. Bu da hem iktidar hem muhalefet için pazarlık gücünü, sahadaki rıza üretme kapasitesine bağlayacak.













