Devlet Fethullahçılarla Barışır mı? Gökhan Bacık’tan Dikkat Çeken Çözüm Süreci Önerisi
Gökhan Bacık, Fethullahçı yapıyla devlet arasında siyasi bir çözüm süreci önerdi. Medyascope’ta Ruşen Çakır’la yaptığı söyleşide önerinin detaylarını anlattı. Çözüm süreci mümkün mü, kim destekler, kim karşı çıkar? Hepsi bu haberde.

Devlet Fethullahçılarla Barışır mı? Gökhan Bacık’tan Dikkat Çeken Çözüm Süreci Önerisi
YEREL GÜNDEM / ANKARA
Cemaatle Siyasi Açılım Mümkün mü?
Prof. Dr. Gökhan Bacık, Medyascope’ta Ruşen Çakır’a verdiği röportajda, Türkiye’nin geçmişte PKK ile yürüttüğü çözüm sürecine benzer bir yaklaşımın Fethullahçı hareket için de düşünülmesi gerektiğini savundu. Bacık, devletin bu yapıyla siyasi düzlemde bir çözüm süreci yürütmesinin, sadece cemaat mağdurlarını değil, Türkiye'nin genel demokratikleşme sürecini de olumlu etkileyeceğini ifade etti. Ancak bunun, Fethullahçı yapının mevcut örgütlenme biçimini terk etmesi gibi ön koşullarla mümkün olabileceğini de vurguladı.
Erdoğan İçin FETÖ Düşmanlığı Hâlâ Gerekli mi?
Ruşen Çakır ise bu öneriyi değerlendirirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yıllardır iç tehdit üzerinden inşa ettiği iktidar stratejisine dikkat çekti. Çakır’a göre, Erdoğan için geçmişte PKK, bugün ise FETÖ etkili bir "düşman" rolü oynadı. Ancak son dönemde bu söylemin eskisi kadar işe yaramadığını düşünen Bacık, Erdoğan’ın artık daha kapsayıcı ve barışçıl bir siyasi söyleme yönelebileceğini belirtti. Bu bağlamda, cemaatle barışma fikrinin siyasi rant sağlamaktan çok, Türkiye'nin iç barışına hizmet edeceği düşüncesinde.
Fethullahçı Yapının Durumu: Parçalanmışlık ve Konformizm
Bacık, Fethullah Gülen’in ölümünün ardından hareketin net bir liderlikten yoksun kaldığını, bu nedenle de hareketin içinden sağlıklı bir özeleştiri ya da siyasi adımın çıkmasının zorlaştığını söyledi. Hareketin Türkiye içinde mağdur olan tabanı ile yurt dışında daha konforlu bir yaşam süren kesimleri arasında büyük bir fark olduğuna dikkat çekti. Bu durumun da gerçek bir çözüm sürecinin önünde psikolojik ve sosyolojik bir engel oluşturduğunu ifade etti.
Devletin Sinyal Vermesi Gerekiyor
Çözüm süreci önerisinin devlet tarafından ciddi biçimde ele alınabilmesi için, Bacık’a göre öncelikle devletin Fethullahçı kesime yönelik bir "normalleşme sinyali" vermesi gerekiyor. Aksi halde, hem içerideki hem de dışarıdaki cemaat mensupları arasında "biz ne yapsak da devlet bizimle barışmaz" algısı kırılmayacak. Bu durumun da mevcut statükoyu koruyan ve dışarıdaki yapının iç mağduriyetler üzerinden kurduğu söylem üstünlüğünü devam ettiren bir düzen yaratacağı uyarısında bulundu.
PKK Örneği Neden Önemli?
Programda sık sık PKK ile yürütülen çözüm süreci örnek gösterildi. Bacık, PKK'nın siyasi açıdan donanımlı bir örgüt olduğunu, Fethullahçı hareketin ise siyaseten olgun bir kadroya sahip olmadığını belirtti. Bu nedenle çözüm süreci fikrinin, cemaat elitlerinin değil, hareketten ayrılmış ya da eleştirel mesafeye sahip olan tabanın inisiyatifiyle gündeme gelmesi gerektiğini söyledi. Türkiye’de barış ortamı sadece büyük örgütlerle değil, toplumun farklı kesimleriyle de kurulmalı diyen Bacık, bu yaklaşımın geniş bir demokratik zemin yaratacağını vurguladı.
Dışarıdaki Yapılar Barışı İster mi?
Ruşen Çakır’ın dikkat çektiği bir başka nokta ise, dışarıdaki cemaat yapılarının içerideki mağduriyetlerin sürmesinden nemalanıyor olmasıydı. Çakır’a göre, içerideki mağdurlar bir çözüm süreciyle rahat bir nefes almak isterken, dışarıdaki yapılar için bu statüko ekonomik ve ideolojik bir araç haline gelmiş durumda. Bu denge bozulmadan ciddi bir çözüm zemini oluşmasının zor olabileceğini belirtti.
Sonuç: Devlet Girişimde Bulunmazsa Statüko Sürer
Her iki isim de devletin barışçıl adımlar atmadan bu meselenin çözülmesinin mümkün olmadığını ifade etti. Bacık, cemaat içinden güçlü bir liderlik veya örgütlü bir çözüm talebi beklemenin gerçekçi olmadığını, ancak Türkiye'nin demokratikleşmesi için bu küçük ama sembolik sorunun çözümünün önemli olduğunu söyledi. "Bu masa böyle dağınık kalmasın diyorsak bir yerden başlamak lazım" sözleriyle mesajını özetleyen Bacık, sivil ve siyasi inisiyatiflerin önünü açacak bir iklimin oluşması gerektiğine dikkat çekti.