İran-İsrail Geriliminde Kazanan Kim? Rejim Yorgunluğu Derinleşiyor
İran’da Mossad tarafından kurulan drone atölyesiyle başlayan skandal, rejimin güvenlik ve halk desteği açığını yeniden gözler önüne serdi. İran halkı, 45 yıllık molla rejimi altında sosyal, ekonomik ve siyasal çöküş yaşıyor.
İran-İsrail Geriliminde Kazanan Kim? Rejim Yorgunluğu Derinleşiyor
YEREL GÜNDEM / TÜRKİYE
Mossad Tahran’da Üretim Atölyesi Kurdu, İran Uyuyordu
Ortadoğu’nun kadim güçlerinden İran, 45 yılı aşkın süredir sürdürdüğü “devrim” çizgisinde hem içeride hem dışarıda zemin kaybediyor. İsrail’le fiili çatışma sürecine giren İran, kendi topraklarında bile askeri, siyasi ve teknolojik anlamda ciddi güvenlik açıklarıyla karşı karşıya. Yılmaz Özdil’in aktardığına göre, Mossad, Tahran’ın merkezinde üç katlı bir drone üretim atölyesi kurarak İran hava savunmasını felç etti. İsrail’e ait 200 savaş uçağı, tanker uçaklar eşliğinde Tahran semalarında dolaşırken, İran Genelkurmay Başkanı ve askeri istihbarat komutanı derin uykudaydı.
Bu operasyon yalnızca askeri değil, aynı zamanda istihbari bir çöküşün göstergesiydi. Mossad ajanlarının haftalarca süren planlamayla, İran topraklarında hayalet gibi hareket ettiği ve hedeflerine sıfır kayıpla ulaştığı iddia ediliyor. Üstelik bu süreçte, İran’ın hava savunma sistemlerinin kilit noktaları, lazerle işaretlenerek İsrail savaş uçaklarına hedef yapıldı.
Rejim Ayakta Ama Toplum Çökmüş Durumda
İran’da yalnızca savaş değil, halkın özgürlükleri de kuşatma altında. Özellikle kadınlar, sosyal ve kültürel baskılar altında yaşamlarını sürdürüyor. Vitrin mankenlerinin bile tesettürsüz olmasının yasak olduğu ülkede, kadınlar saçlarını göstermek, sokakta el ele yürümek, hatta gülebilmek için bile risk alıyor. Flört, makyaj, eğlence mekânları, sosyal medya platformları, Spotify ve Netflix gibi dijital içerik sağlayıcıları yasaklı. Kadınlar yurtdışına yalnızca babalarının veya eşlerinin izniyle çıkabiliyor. Kıyafet yönetmeliklerine uymayanlar ise eğitim kamplarına alınabiliyor ya da hapis cezasıyla karşılaşıyor.
İran’da sosyal yaşam matemle şekillenmiş durumda. Eğlenmek bile resmi olarak “uygunsuz davranış” sayılıyor. Erkeklerin bile kıyafet ve saç modeli kuralları var; kravat takmak bile yasak. Rejimin değerlerini korumak adına kurulan paramiliter Besic örgütü, çocuk yaştan itibaren eğitim vererek toplumun militarize edilmesini sağlıyor.
10 Milyon İranlı Rejimden Kaçtı
İran’ın 90 milyona yaklaşan nüfusunun yaklaşık 10 milyonu rejim baskısından kaçıp yurtdışına yerleşmiş durumda. Türkiye, ABD, Almanya ve Kanada başta olmak üzere pek çok ülkede İran diasporası büyüyor. Yalnızca özgürlük değil, ekonomik refah arayışı da bu göç dalgasını tetikliyor. Oysa İran, dünyanın üçüncü büyük doğalgaz ve dördüncü büyük petrol rezervine sahip ülkesi. Son 45 yılda bu doğal kaynaklardan 2 trilyon dolara yakın gelir elde edilmesine rağmen, kişi başına düşen milli gelir yalnızca 5.300 dolar seviyesinde.
Bu tablo, İran rejiminin kaynakları adil ve etkin şekilde halkına sunamadığını, ekonomik yönetimin ideolojik dayatmalarla boğulduğunu ortaya koyuyor.
İsrail 45 Yılda 8 Kat Öne Geçti
İran’da 1979’da kişi başına düşen milli gelir 2.400 dolardı. Aynı yıl İsrail bu rakamın iki katındaydı. Bugün İsrail’de kişi başına gelir 45.000 dolara ulaşmış durumda. İran hâlâ 5.000 dolar seviyesini aşmakta zorlanıyor. Yani aynı coğrafyada, aynı dönemde iki farklı rejim, iki ayrı sonuç ortaya çıkardı. İsrail, ileri teknoloji, eğitim, sanayi ve demokrasi yolunda ilerlerken, İran ağır baskı rejimi, izolasyon ve cehaletle yönetildi.
Son seçimde İran halkının yüzde 65’i sandığa gitmedi, katılanların yüzde 5’i ise geçersiz oy kullandı. Bu durum, halkın sisteme olan güven kaybının ne kadar derinleştiğini ortaya koyuyor.
Türkiye’ye Mesaj: Hür Kızların Ülkesinde Yaşıyoruz
Yılmaz Özdil’in yazısında dikkat çeken bir diğer karşılaştırma ise Türkiye’deki kadın voleybol milli takımı üzerinden yapılıyor. Varlıklarıyla gurur duyduğumuz kadın sporcularımız, dünyanın en iyi takımlarını dize getirirken, İran’da kadınların spor yapması, sahneye çıkması, hatta müzik dinlemesi bile yasak. Bu tablo, laik ve özgürlükçü bir yapının ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
İran rejimi yalnızca dış politikada değil, içeride de toplumsal meşruiyetini kaybediyor. Genç kuşaklar sosyal medya üzerinden dünyayı izliyor ve yaşadıkları hayatın çağ dışı olduğunu her geçen gün daha fazla fark ediyor.
Savaşın nereye varacağı belirsiz ama asıl soru şu: İran halkı bu rejimi daha ne kadar taşıyabilir?
Kaynak: Yılmaz Özdil / Sözcü













