Mümtaz’er Türköne'den Siyasi Analiz Eleştirisi: Geçmişin Polemikleri Yerine Geleceğe Yönelik Öngörü Gerekli

Siyaset bilimci Mümtaz’er Türköne, Türkiye'deki siyasi tartışmaların kişisel polemiklere sıkıştığını belirterek, geleceğe yönelik "öngörü" gerekliliğini vurguladı. Türköne, Çözüm Süreci'nin "kader birliği" ile sonuçlanacağını öne sürdü.

Mümtaz’er Türköne'den Siyasi Analiz Eleştirisi:  Geçmişin Polemikleri Yerine Geleceğe Yönelik Öngörü Gerekli

Mümtaz’er Türköne'den Siyasi Analiz Eleştirisi: "Geçmişin Polemikleri Yerine Geleceğe Yönelik Öngörü Gerekli"

YEREL GÜNDEM / ANKARA

Siyaset bilimci ve yazar Prof. Dr. Mümtaz’er Türköne, kaleme aldığı son köşe yazısında, Türkiye'deki siyasi tartışma kültürüne yönelik sert bir eleştiri getirerek, gündemin "geçmişin kavgaları" ve kişisel polemiklere sıkışıp kaldığını, asıl ihtiyaç duyulan şeyin ise geleceğe yönelik "öngörü" olduğunu savundu. Siyasi analizin temel amacının falcılık değil, mevcut verilerle geleceğe dair rasyonel öngörülerde bulunmak olduğunu belirten Türköne, Türkiye'nin en kritik iki gündem maddesi olan "Çözüm Süreci" ve "CHP'ye yönelik tasfiye operasyonu" üzerinden somut bir analiz sundu ve Kürt meselesinin geleceğine dair "kesin" olarak nitelendirdiği bir öngörüde bulundu.

"Söylenene Değil Söyleyene Bakmak": Siyasi Tartışmalara Eleştiri

Türköne, Türkiye'deki siyasi tartışmaların en büyük zaafının, bir fikrin içeriğinden çok, o fikri "kimin söylediğine" odaklanmak olduğunu belirtti. Bu yaklaşımın, analizi imkansız kılan ve "şahsiyat" olarak adlandırılan kısır kişisel polemiklere yol açtığını ifade etti. Yazar, "Söylenen söze değil söyleyene göre yapılan tasnifler" olarak tanımladığı bu yöntemin, asıl meseleyi analiz etme kapasitesi olmayanlar için bir "el çabukluğu" olduğunu savundu. Türköne'ye göre, insanlar karmaşık konuları anlamak yerine, sempati veya antipati duydukları kişileri rehber veya düşman edinerek basit bir yol haritası çiziyor ve bu durum, hakikate ulaşmanın önündeki en büyük engeli teşkil ediyor.

Siyasi Analizin Amacı: Öngörü ve Feraset

Yazısında siyasi analizin ne olması gerektiğini de tanımlayan Türköne, amacın "öngörü" olduğunu vurguladı. Öngörünün falcılık olmadığını, muhakeme ve sezgilere dayandığını belirten Türköne, siyasi olayların sadece yarısının insan iradesine bağlı olduğunu, geri kalanının ise "talih" yani şans ve beklenmedik gelişmelerle şekillendiğini ifade etti. Bu duruma örnek olarak, 1993 yılında Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın ani vefatını göstererek, bu beklenmedik olayın son 30 yılın siyasi seyrini nasıl kökten değiştirdiğini hatırlattı. Türköne'ye göre, başarılı siyasetçileri diğerlerinden ayıran en önemli özellik, "feraset" olarak adlandırdığı bu sezgisel öngörü yeteneğidir.

Çözüm Sürecine İlişkin "Kesin" Öngörü: "Kader Birliği"

Türköne, bu analitik çerçeveyi Türkiye'nin en sıcak gündem maddesi olan Çözüm Süreci'ne uygulayarak net bir öngörüde bulundu. Sürecin, Cumhurbaşkanı Erdoğan da dahil olmak üzere tüm siyasi aktörlerin iradesini aşan dinamiklere sahip olduğunu savunan yazar, bu nedenle sonucun "kesin" olduğunu belirtti. Türköne'nin öngörüsü şu şekilde: "Kürtler, Türkiye ile kader birliği içinde tarihte yeni bir yolculuğa çıkacaklar. Türkiye bu yolculuk için onur ve eşit vatandaşlık taşlarından sağlam bir yol döşeyecek." Bu yolun tek alternatifinin ise her iki taraf için de "mahvolmak" olduğunu ekleyerek, sürecin bir tercih değil, bir zorunluluk olduğunun altını çizdi.

Geleceğe Odaklanma Çağrısı

Yazısının sonunda genel bir çağrıda bulunan Mümtaz’er Türköne, siyasi figürlerin ve kişisel kavgaların geçici olduğunu, ancak milletin ve devletin kalıcı olduğunu vurguladı. Türköne'ye göre, bugünün hararetli polemikleri ve kişisel çatışmaları gelecekte hiçbir anlam ifade etmeyecek. Bu nedenle, siyasi yorumcuların, siyasetçilerin ve kamuoyunun, geçmişi bir "cephane" olarak kullanmaktan vazgeçip, Türkiye'nin geleceğini şekillendirecek olan Çözüm Süreci ve muhalefetin durumu gibi temel meselelere odaklanarak, daha yapıcı ve öngörüye dayalı bir tartışma kültürü oluşturması gerekiyor.


www.yerelgundem.com