Türkiye CHP’nin İzmir Hallerini Merak Ediyor!
İzmir’deki kooperatif davasında CHP yönetimi ve iş dünyası tartışılıyor. Mağdurlar ne istiyor, çözüm ne olabilir? Şeffaflık ve hesap verme çağrısı.
YUSUF İNAN YAZDI...
İzmir’de bir davadan fazlası: Siyaset, iş dünyası ve güven krizi
İzmir’deki kooperatif yolsuzluğu soruşturması artık yalnızca bir “hukuk dosyası” değil; CHP teşkilatı, yerel yönetim kültürü ve iş dünyası ilişkilerinin turnusol kâğıdı. Mağdur avukatı Nilgün Dağdelen’in Gaziemir, İmece ve Örnekköy kooperatiflerine ilişkin “soruşturma genişletilsin” çağrısı; Şenol Aslanoğlu ve İZSİAD Başkanı Hüseyin Cengiz’in “şirket–kooperatif bağlantıları” iddiasıyla birlikte, halkın aklındaki asıl soruyu büyüttü: Kim, nerede, neyi, nasıl yaptı? Ve daha önemlisi: Bu süreçte CHP yönetimi nerede duruyor?
“Operasyon” söylemi, mağduriyetin üzerini örter mi?
CHP Genel Merkezi’nin, dosyayı “AK Parti’nin CHP’ye operasyonu” çerçevesine oturtması siyaseten anlaşılabilir; ancak mağdurların büyük kısmının bizzat CHP tabanından aileler olması, bu retoriği kendi tabanı nezdinde dahi sorunlu kılıyor. “Önce mağduru dinle, zarar telafisini şeffaflaştır, hukuku hızlandır” demeden kurumsal refleksle savunma hattı kurmak, güveni kemiriyor. İddia dosyaları, sözleşme tadilatları, avanslar, hak edişler… Bunların hepsinin kalem kalem kamuoyuyla paylaşılması gerekirken, “gürültü azaltma” çabasının tercih edilmesi vicdanları ikna etmiyor.
Parti disiplini mi, kamu vicdanı mı?
Şenol Aslanoğlu’nun, “İl başkanıyım; Büyükşehir’in yanlışlarını söyleyemiyorum” minvalindeki savunması siyasetin kronik açmazını özetliyor: Parti disiplini ile kamu yararı arasında sıkışmış bir yerel siyaset. Oysa yerel yönetim kültürünün temeli, hatayı saklamak değil, hızla teşhis edip düzeltmektir. CHP’nin de, AK Parti’nin de, hangi parti olursa olsun, kurumsal itibarın tek yolu budur. “Bizden” olanın kusuruna göz yumulduğu her an, “bizim” dediğiniz tabanın güveni aşınır.
İş dünyasına sızan şüphe: Şeffaflıktan kaçan yanar
Soruşturmanın iş dünyası örgütlerine doğru genişlediği iddiaları, İzmir ekonomisi açısından alarm veriyor. Kooperatif modelinin itibarına gölge düşerse, orta sınıfın konuta erişimini kolaylaştıran dayanışma mantığı da zedelenir. Şeffaflık en ucuz sigortadır: Kim hangi ihaleye girdi, hangi sözleşme kaç kez tadil edildi, avansların dayanağı neydi, denetim raporları ne diyor? Bu soruların yanıtlarını belgeleriyle açıklamak, bir “lütuf” değil, kamuya karşı zorunluluktur.
Protestolar, sessizlik ve kötü PR
CHP İzmir İl Başkanlığı ve Büyükşehir Belediyesi önünde yapılan eylemleri hatırlayalım. “Sessizlik stratejisi” kısa vadede sükûnet sağlar gibi görünür; uzun vadede ise “bir şeyler saklanıyor” algısını büyütür. Medyaya baskı eleştirileri ise bumerang gibidir: Bugün susturursunuz, yarın aynı iddia daha büyüyerek geri döner. Bir siyasi hareket, eleştiriyle baş etme kapasitesi ölçüsünde demokratiktir.
Sembol vakalar ve kötü örneğin bulaşıcılığı
Buca’da bir esnafın duvardaki fotoğrafı üzerinden yaşadığı iddia edilen tazyik, Karabağlar’daki sanatçı tartışması… Ayrıntılarında farklılıklar olabilir; ama bu tür dosyalar ortak bir şeyi fısıldar: Keyfîlik duygusu. O duygu bir kez yayılırsa, kurumların her kararı “kişiye özel” okunur. Bu, hiçbir partinin göze alamayacağı bir meşruiyet kaybıdır.
- CHP Genel Merkezi Buca Esnafı'nın bu serzenişine cevap verdi mi?
- Kömür ofisi yıkılan esnafı ziyaret ederek mağduriyetini gider di mi?
- Özür diledi mi?
*
Ünlü Heykeltıraş Ragıp Çiçen, İzmir'in CHP'li Karabağlar Belediyesi'ne tehditle ve zorla 1 buçuk milyon lira rüşvet verdiğini iddia ederek kendisi hakkında suç duyurusunda bulundu. 250 hektarlık alanda yaptığı projenin temelinin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından atıldığını söyleyen Çiçen, o dönemde kendisinden istenilen rüşveti vermediği takdirde sözleşmesinin iptal edileceğinin söylendiğini ileri sürdü.
- CHP Genel Merkezi CHP'li heykeltıraş Ragıp Çiçen'in çığlıklarını duymuşmuydu?
- Ragıp Çiçen CHP'li belediye başkanlığından alacaklarını alabilmiş miydi?
- Kendi yakacak kadar çaresiz kalan ünlü bir heykeltıraştan özür dilenmiş miydi?
- Mağduriyeti giderildi mi?
- CHP Genel Merkezi İzmir'i saran çöp dağları hakkında ne düşünüyor?
-
CHP Genel Merkezi ve CHP Genel Başkanlığı, İzmir’i 15 yıl boyunca dışkı kokuları içinde yaşatan, milyonlarca insanın sağlığını tehlikeye atan, 15 yıl İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapıp arkasında enkaz bırakan Aziz Kocaoğlu hakkında ne düşünüyor?
-
CHP, Aziz Kocaoğlu ve 15 yıllık dönemiyle ilgili İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunacak mı?
-
CHP’ye ve İzmir’e hezimet yaşattığı, CHP’ye oy veren İzmirlileri dışkı kokusuna ve balıkların bile yaşayamadığı kirli bir körfeze mahkûm ettiği iddia edilen CHP’li eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanları Aziz Kocaoğlu ve Tunç Soyer ile ilgili suç duyurusunda bulunulacak mı?
*
CHP’ye açık çağrı: Üç adımda güven tazelemek
-
Bağımsız Denetim ve Zaman Çizelgesi: Tüm kooperatif sözleşmeleri, tadilatlar, ödeme planları için bağımsız denetim; 30–60–90 günlük yol haritası.
-
Mağdur Tazmin Mekanizması: Zarar kalemleri şeffaf listelensin, taksitli/teminatlı telafi planı oluşturulsun; öncelik kırılgan hanelerde olsun.
-
Etik Kurul ve Siyasi Sorumluluk: Parti içinden–dışından isimlerle güçlü bir etik kurul; çıkar çatışması olasılığı olan yöneticiler geçici çekilsin, sürece müdahale etmesin.
Son söz: “Keser döner, sap döner…”
Evet, döner. Ama adalet yalnızca “yakaladığında” değil, “gecikmediğinde” anlamlıdır. CHP, Türkiye’yi yönetme iddiasını ciddiye alıyorsa, İzmir dosyasını bir demokratik stres testine çevirmeli; mağdurun yanında, şeffaflığın merkezinde, hukukla kol kola yürümelidir. Siyasi sadakat, kamu vicdanının üzerinde olamaz. İzmir’in hallerini Türkiye merak ediyor; CHP’nin vereceği yanıt, yalnız İzmir’i değil, kendi geleceğini de belirleyecek.
YUSUF İNAN / YURTTA SULH CİHANDA SULH
Twitter : @Yusufinan2023
Instagram : yusufinan2023
Instagram : fondinan2016
Email : [email protected]
Web: www.yerelgundem.com













