Lale Gül'ün Ezan Tartışması Tepki Çekti

Hollanda’da ezan tartışmasını başlatan yazar Lale Gül, kullandığı üslup nedeniyle eleştiriliyor. Türk toplumu, bu tartışmanın çoğulculuk değil kutuplaşma yarattığını savunuyor.

Lale Gül'ün Ezan Tartışması Tepki Çekti

Lale Gül'ün Ezan Tartışması Tepki Çekti

Kalplere Değil Mikrofonlara Hitap Edilen Bir Tartışma mı?

YEREL GÜNDEM / ANKARA

Hollanda’da hoparlörle ezan okunması tartışması, yazar Lale Gül’ün köşe yazısıyla yeniden alevlendi. Ancak Gül’ün yazısındaki üslup ve eleştiri biçimi, özellikle Hollanda’daki Türk toplumu arasında geniş yankı uyandırdı. Toplumun büyük kesimi, “Bu konuyu yorumlamak sana mı kaldı, Lale Gül?” diyerek Gül’ün ezan gibi hassas bir konuda kullandığı dilin, kutuplaştırıcı ve küçümseyici olduğunu savunuyor.

Ezan Üzerinden Görünürlük Mü Aranıyor?

Lale Gül, “ezan çağrısı rahatsız eder mi” sorusu üzerinden, toplumdaki dini sembollerin kamusal alandaki yerini tartışmaya açtı. Ancak bu tartışmayı yapıcı bir şekilde yürütmek yerine, televizyoncu Paul Römer gibi hoşgörülü yorumlarda bulunan isimleri bile küçümseyici bir dille hedef aldı. Römer’in “toplumda birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz” şeklindeki sözlerini “iç karartıcı argümanlar” olarak tanımlayan Gül, farklı düşüncelere açık bir zemin yerine, tartışmayı kişisel bir hesaplaşmaya dönüştürdü.

“Susturulan” Değil, “Susturan” Olmak

Yazar İlhan Karaçay’ın da yorumladığı gibi, Lale Gül’ün geçmişte baskı gördüğünü anlattığı anılarla görünürlük kazandığı ancak bugün aynı dili tersine kullanarak başkalarının fikirlerini bastırdığı dikkat çekiyor. “Eskiden konuşamıyordum, şimdi konuşuyorum” diyen Gül’ün, her farklı fikre karşı “İslamofobi kartı oynanıyor” diyerek tepki göstermesi, toplumsal bir tartışmayı kişisel bir polemiğe çevirdiği yönünde eleştirilere yol açtı.

Gerçek Mağduriyet mi, Konforlu Anlatı mı?

Gül’ün ezan konusundaki ifadeleri kadar, geçmişte ailesine yönelik yazdığı ağır ifadeler de yeniden gündeme geldi. Annesi ve babasına dair kullandığı sert benzetmelerin edebiyat sınırlarını aştığı ve muhafazakâr aile yapısını şeytanlaştırdığı yorumları yapılıyor. Bu bağlamda, aile yapısını küçümseyen bir kişinin, dini ve kültürel değerler hakkında hakem rolüne soyunmasının ne kadar meşru olduğu sorgulanıyor.

Hoşgörü Çağrısına Hoşgörüsüz Yanıt

Paul Römer’in “herkesin yaşam tarzına saygı duyulmalı” yaklaşımı, birçokları tarafından çoğulcu ve demokratik bir duruş olarak değerlendirilirken, Lale Gül’ün bu yaklaşımı bile küçümsemesi, eleştirel düşünceden çok kibirli bir dille hareket ettiğini gösteriyor. Tartışmaların içeriğinden çok üslubun kutuplaştırıcı niteliği dikkat çekerken, “çoğulculuk” söyleminin sadece kendi fikirlerine alan açmak için kullanıldığı eleştirisi yapılıyor.

Toplumun Merkezine Aynı Yüzler Neden Yerleşiyor?

Bu tartışma, Hollanda’daki Türk toplumunun yıllardır sorduğu başka bir soruyu da gündeme getiriyor: “Toplumsal meselelerde neden hep aynı isimler konuşuyor?” Medyanın çarpıcı olana olan ilgisi, farklı ve daha yapıcı seslerin geri planda kalmasına neden oluyor. Lale Gül’ün sürekli gündeme getirilmesi, medyanın da bu kutuplaşmayı besleyen rollerinden biri olarak değerlendiriliyor.

Sesin Yüksekliği Değil, Varlığı Tartışılıyor

Sonuçta mesele, ezanın ne kadar yüksek sesle okunduğundan ziyade, kamusal alandaki varlığının bile bir sorun haline getirilip getirilmediği. Ve bu bağlamda, haftada sadece bir kez hoparlörle duyulan bir ezanın bile tahammül sınavına dönüştürülmesi, birlikte yaşamanın asıl zorluğunu gözler önüne seriyor.

Bu yüzden Hollanda’daki Türk çoğunluk soruyor:
Bu konuyu yorumlamak gerçekten sana mı kaldı, Lale Gül?

www.yerelgundem.com

Kaynak: İlhan Karaçay / İlhanKaracay.com