NATO’da drone alarmı: Avrupa kaygılı, Türkiye başka gündemde
NATO, Avrupa’da artan dron ihlalleriyle alarmda. Türkiye Litvanya’ya erken uyarı desteği verdi; uzmanlar maliyet-etkin savunma ve parti-üstü güvenlik koordinasyonu çağrısı yapıyor.
NATO’da drone alarmı: “Avrupa kaygılı, Türkiye başka gündemde”
YEREL GÜNDEM / ANKARA
İki hafta içinde iki acil NATO teması
NATO üyesi ülkeler, son iki hafta içinde dördüncü madde kapsamındaki istişareleri iki kez devreye aldı. Polonya, Litvanya, Romanya ve Almanya hava sahalarında görülen şüpheli insansız hava araçları (İHA) nedeniyle ittifak içinde hava savunması ve angajman kuralları yeniden masada. Gelişmeler, Türkiye’nin hem NATO üyesi kimliği hem de Rusya ile yürüttüğü ilişkiler açısından yakından takip ediliyor.
Avrupa’da ortak çizgi arayışı: “Dronu vurmak mı, izlemek mi?”
Polonya hava sahasına giren İHA’ların bir bölümü, müttefik uçaklarca düşürüldü. Romanya üzerinde görülen bazı İHA’lar ise F-16’lar tarafından sadece “izlemeye” alındı. Savunma çevreleri, 1.000–15.000 dolar bandındaki araçlara karşı milyon dolarlık mühimmat kullanımının caydırıcılık/ekonomi dengesini bozduğunu, Ukrayna’nın sahadaki tecrübesinden yararlanılması gerektiğini belirtiyor. Münih Havalimanı’nın bir “şüpheli İHA” gerekçesiyle geçici süre kapatılması ise sivil havacılık güvenliğine ilişkin kaygıları büyüttü.
Türkiye’nin pozisyonu: Litvanya’ya erken uyarı uçağı, içeride sert gündem
Ankara’nın, Baltık hava polisliği ve gözetleme görevlerine destek kapsamında Litvanya’ya ileri teknoloji bir erken uyarı uçağını kısa süreli görevlendirmesi öne çıktı. Uzmanlar, bu tür konuşlandırmaların ittifak dayanışmasına sembolik olduğu kadar teknik katkı da sunduğunu vurgularken, Türkiye’de iç politik tartışmaların güvenlik başlıklarının üzerini örtmemesi gerektiğine dikkat çekiyor. Dış politika ve savunma konularında “partiler üstü” bir yaklaşım çağrısı, Meclis ve kamuoyu gündeminde daha yüksek sesle dile getiriliyor.
Hibrit baskı ve enerji denklemi: “Yaptırım delme” tartışmasından hava sahasına
Rusya’nın hibrit taktiklerle Avrupa başkentlerinin odağını dağıtmayı amaçladığı, yaptırım rejimindeki sürtünmelerle birlikte hava sahası ihlallerinin de baskıyı artırdığı değerlendiriliyor. Enerji tedarik zincirlerinde gri alanlar ve bayrak/armatör tartışmaları sürerken, denizde ve havada görünürlüğü düşen yöntemlerin güvenlik mimarisini zorladığı ifade ediliyor. Avrupa cephesinde ortak tutum arayışı derinleşirken, Ankara’nın NATO içinde oynadığı “dengeleyici” rolün ölçülebilir katkılar üzerinden güçlendirilmesi gerektiği belirtiliyor.
Angajman kuralları ve caydırıcılık: 2015 mirası, 2025 sınavı
İttifak içinde en çok tartışılan başlık, angajman kurallarının dron çağında nasıl güncelleneceği. “Güç gösterisi mi, akıllı sükûnet mi?” ikilemi, maliyet-etkinlik dengesini de gündeme getiriyor. Türkiye’nin 2015’te yaşadığı uçak krizi sonrasında şekillenen stratejik maliyetler hatırlatılırken, bugün atılacak adımların askeri olduğu kadar siyasi ve ekonomik sonuçlar doğuracağı uyarısı yapılıyor. Bu çerçevede Ankara’nın şeffaf iletişim, veri temelli risk analizi ve müttefiklerle takvimlendirilmiş kapasite paylaşımına ağırlık vermesi tavsiye ediliyor.
Ne olur, ne yapılmalı?
Güvenlik uzmanlarına göre kısa vadede:
-
NATO hava resminin (Recognized Air Picture) dron-küçük hedef entegrasyonu hızlandırılmalı.
-
Maliyet-etkin karşı tedbirler (elektronik harp, ağ merkezli karıştırma, yönlendirilmiş enerji, ağ tabanlı radarlar) yaygınlaştırılmalı.
-
Sivil havacılık ile askeri denetim arasında “tek pencere” kriz protokolü standartlaştırılmalı.
-
Türkiye, Baltık ve Karadeniz hattındaki ortak tatbikatlara İHA/İKA senaryolarını daha yoğun dahil etmeli.
-
İçeride, dış politika ve savunma başlıklarında parti-üstü koordinasyon güçlendirilmeli.
Sonuç: Dışarıda ortak akıl, içeride serinkanlı birlik
Dron tehditlerinin ucuz, esnek ve sürprize açık doğası, NATO’nun reflekslerini test ediyor. Türkiye’nin bu denklemdeki etkisi; teknik kabiliyet kadar, kurumlar arası koordinasyon ve müttefiklerle uyumlu iletişimle ölçülecek. Kriz yönetiminin başarısı, “sert güç” ile “akıllı güç” arasında doğru dengeyi kurmaktan geçiyor.
Kaynak: Barçın Yinanç / T24













