1957 Sovyetleri ve 2025 Türkiye’si: Pasternak’tan Nuray Mert’e Uzanan Sessizlik

Boris Pasternak’ın 1957’de yaşadığı baskılarla, günümüz Türkiye’sinde gazetecilere ve düşünce insanlarına yönelik uygulamalar arasında dikkat çeken benzerlikler oluşuyor. Saraçhane’de gözaltına alınan gazeteciler ve Nuray Mert’in veda yazısı, ifade özgürlüğü açısından uyarıcı nitelikte.

1957 Sovyetleri ve 2025 Türkiye’si: Pasternak’tan Nuray Mert’e Uzanan Sessizlik

1957 Sovyetleri ve 2025 Türkiye’si: Pasternak’tan Nuray Mert’e Uzanan Sessizlik

YEREL GÜNDEM / TÜRKİYE

Doktor Jivago sansüründen Saraçhane’ye: Tarih tekerrür mü ediyor?

Tarihe damga vurmuş edebi eserlerden biri olan Boris Pasternak’ın Doktor Jivago romanı, Sovyetler Birliği döneminde sansüre uğradığında yıl 1957’ydi. Edebiyat dergileri tarafından yayınlanması uygun görülmeyen roman, gizlice İtalya’ya gönderilmiş, orada basılmış ve tüm dünyaya yayılmıştı. Pasternak’a verilen Nobel Edebiyat Ödülü ise Sovyet yönetiminin baskılarıyla geri çevrilmişti. Pasternak, dönemin ağır ideolojik baskıları arasında “sürgün” tehdidiyle karşı karşıya kalmış ama Hindistan Başbakanı Nehru’nun müdahalesi sayesinde ülkesinde kalabilmişti.

Bugünse Türkiye, 2025 yılında benzer bir ideolojik atmosferin gölgesinde gazetecilik ve düşünce özgürlüğü konusunda ciddi sınavlar veriyor.

Saraçhane’de gözaltına alınan gazeteciler ve ispat yükü garabeti

CHP’nin Saraçhane’de düzenlediği bir gösteriyi izlemekle görevli yedi gazetecinin gözaltına alınması ve ardından tutuklanması, basın özgürlüğü açısından kritik bir eşiği gösterdi. İddianamede yer alan “gazetecilik faaliyeti yürüttüklerine dair delil bulunmadığı” gerekçesi ise yargı pratiğinde yeni ve tartışmalı bir kapı araladı.

Adli kontrol şartıyla serbest bırakılan gazetecilerden bazıları ayak bileklerinde kelepçeyle ev hapsine alınırken, yurtdışına çıkış yasağı gibi kısıtlamalarla karşı karşıya bırakıldı. Bu gelişme, basın mensuplarının artık görev yaptıklarını ispat etmek zorunda kaldığı bir döneme girildiğini gösteriyor.

Nuray Mert’in veda yazısı: “Bu kez çok korkuyorum”

Akademisyen kimliği ve köşe yazılarıyla uzun yıllardır Türkiye’nin düşünce hayatına katkı sunan Prof. Dr. Nuray Mert, son olarak yazdığı bir veda yazısıyla kamuoyuna seslendi. Farklı dönemlerde farklı siyasi gazetelerde yazıları yayımlanan Mert, bugün geldiği noktada internet medyasında dahi yer bulamaz hâle geldi.

2014 yılında Suriye’nin Kürt bölgesine yapılan bir ziyaret sırasında çekilmiş bir fotoğraf nedeniyle hakkında “silahlı örgüt üyeliği” iddiasıyla dava açıldığını belirten Mert, hem bireysel hem toplumsal bir korku ikliminden söz ederek şu ifadeleri kullandı:
“2010’da ‘Korkuyorum’ başlıklı bir yazı yazmıştım. Şimdi daha çok korkuyorum. Hem kendim hem ülkem adına...”

Düşüncenin bedeli, yazının suç sayıldığı dönem

Gazetecilik faaliyeti yürütenlerin görev yaptıklarını ispat etme zorunluluğuyla yargılandığı, köşe yazılarının cezai soruşturmalara delil sayıldığı bir dönemde Türkiye, ifade özgürlüğü sıralamalarında ciddi bir gerileme yaşıyor. Pasternak örneğinde olduğu gibi, sadece “yazmak” fiilinin tehdit unsuru sayıldığı süreçler, Türkiye’de de artık istisna değil.

Sürgün edilmeyenler, yazamaz hale geliyor

Sovyet yönetimi, Pasternak’ı ülkesinden sürgün edemedi belki ama onu susturmak için büyük bir baskı uyguladı. Bugün Türkiye’de pek çok yazar ve gazeteci, yasal olarak yurtdışına çıkma yasağıyla karşılaşsa da esas sansür, içeriye kapanmalarında ve kalemlerinin susturulmasında tezahür ediyor.

2025 Türkiye’si, 1950’ler Sovyetleriyle aynı çizgiye mi yaklaşıyor?

Boris Pasternak’ın yaşadığı dönemle karşılaştırıldığında, bugünün Türkiye’sinde birebir aynı şartlar yok belki. Ancak eleştirinin cezalandırılması, yazının suç sayılması, gazetecilerin mesleklerini icra ederken dahi fişlenmeleri; ifade özgürlüğü ve demokrasinin geleceği açısından ciddi endişeleri beraberinde getiriyor.

Söz konusu gelişmeleri değerlendirmek, yalnızca hukukçulara ya da gazetecilere değil, bu ülkenin yönetimini üstlenmiş olan siyasi kadrolara düşüyor. Ve belki de en çok onlara sorulması gereken soru şu:
“Pasternak’ın Sovyetleri mi, yoksa demokratik bir Türkiye mi olmak istiyoruz?”

www.yerelgundem.com


Kaynak: Fehmi Koru / Karar