Öcalan İsrail-İran Savaşında Nerede Duruyor? Kürt Hareketi, Rejim Karşıtlığı ve Solun Sessizliği
PKK'nın İran kolu PJAK ve KDP-İ’den rejim karşıtı açıklamalar geldi. İsrail saldırıları desteklenirken, Kürt hareketinin tutumu Öcalan çizgisiyle ne kadar örtüşüyor?
Yerel Gündem 
Öcalan İsrail-İran Savaşında Nerede Duruyor? Kürt Hareketi, Rejim Karşıtlığı ve Solun Sessizliği
YEREL GÜNDEM / TÜRKİYE
Barzani ve PJAK’tan İran’a Eşzamanlı Sert Çıkışlar
Ortadoğu'da tansiyonun yeniden yükseldiği İsrail-İran hattında, çatışmanın yankıları sadece devletler arası kalmadı. 14 Haziran’da hem Barzani çizgisindeki İran Kürdistan Demokrat Partisi (KDP-İ) hem de PKK’nın İran kolu PJAK’tan rejim karşıtı açıklamalar geldi. KDP-İ, İran İslam Cumhuriyeti’nin varlığının doğrudan bir kriz nedeni olduğunu belirtirken, PJAK, İsrail’in saldırılarını dolaylı şekilde destekledi ve “rejimin çöküşü halk ayaklanmasıyla mümkün olabilir” dedi.
Bu açıklamalar, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun “İran rejimini değiştireceğiz” çıkışına denk düştü. Kürt siyasi hareketlerinin bu açıklamalarla, İsrail çizgisine yakın bir tutum alması Türkiye'de ve bölgede geniş yankı uyandırdı.
Ankara Ne Diyor? Bahçeli’den Sert Tepki
Türkiye iç siyasetinde de İran ve İsrail üzerinden yürüyen tartışmalar yeni gerilim alanları yarattı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, DEM Parti’ye ait bir açıklamada geçen “Barış olmazsa her yer Gazze olur” ifadesine yanıt vererek, “Gazze içimizdedir, yüreğimizdedir” dedi. Bahçeli, Türkiye’nin Gazze gibi yapılacağına dair ima içeren bu tür söylemleri “Siyonist barbarlıkla eş zamanlı karanlık bir cephe açma girişimi” olarak yorumladı.
Bahçeli’nin ifadeleri, Türkiye’nin hassas bölgesel dengeler içindeki kırmızı çizgilerine vurgu yaparken, DEM ve PKK çizgisine yöneltilen tarihi eleştirilerin de yeniden gündeme taşınmasına neden oldu.
Solun Sessizliği ve Kemal Okuyan’dan Eleştiri
İsrail’in İran’a yönelik saldırılarına Türkiye içinden gelen bazı destek açıklamaları da dikkat çekti. Özellikle kendini sol veya laik çizgide tanımlayan bazı yazar ve akademisyenlerin İran rejimini hedef alarak İsrail saldırılarını meşrulaştırmaya çalışması, Türkiye Komünist Partisi Genel Sekreteri Kemal Okuyan’ın sert tepkisine neden oldu.
Okuyan, “İsrail’in bilim, akıl, medeniyet temsilcisi gibi gösterilmesine dayalı emperyalist propaganda, insanlıktan uzaklaşmanın bir sonucudur” dedi. İsrail destekçilerinin Filistin ve İran direnişini itibarsızlaştırmaya çalıştığını belirten Okuyan, “İçinizde seküleri var, İslamcısı var, Kürtçüsü var… Ama dün insanlıktan uzaklaştınız” ifadesiyle sert eleştiriler yöneltti.
Peki, Öcalan Ne Diyor?
Kürt siyasi hareketinin İsrail-İran çatışmasındaki bu tutumu Abdullah Öcalan’ın düşünce çizgisiyle ne kadar örtüşüyor? Bu sorunun yanıtı henüz kamuoyuna yansımış değil. Ancak geçmişte “anti-emperyalist” söylemlerle öne çıkan hareketin, İsrail gibi bir küresel aktörün rejim değişikliği ajandasına destek vermesi dikkat çekici bir değişimi işaret ediyor olabilir.
Öcalan’ın özellikle 2000’li yılların başından bu yana uluslararası siyasette ABD ve İsrail’e yönelik eleştirilerinin sertleştiği biliniyor. Bu nedenle mevcut tavırların Öcalan'ın görüşlerinden ne ölçüde etkilendiği ya da onunla çeliştiği ilerleyen süreçte daha açık şekilde anlaşılabilir.
Solun Tarihsel Hafızası ve İsrail Karşıtlığı
Haberde de belirtildiği gibi, Türkiye’de sol geleneğin 1960’lardan 1980’lere kadar İsrail karşıtlığı ve emperyalizm eleştirileri oldukça net bir çizgideydi. Mihri Belli’den Deniz Gezmiş’e uzanan kadrolar için İsrail, emperyalizmin bölgedeki ileri karakolu olarak görülüyordu. 1980 sonrası “solun” gerilemesiyle birlikte bu duruşun zayıfladığı görülse de, bu hafıza özellikle TKP gibi köklü yapılar tarafından yeniden gündeme taşınıyor.
Kemal Okuyan’ın yaptığı Lenin alıntısı ise solun emperyalizm okumasını gündeme taşımak açısından sembolik bir anlam taşıyor: Emperyalizm sadece bir dış müdahale değil, aynı zamanda sermaye, siyaset ve savaşın ortak ürünüdür.
Kaynak: Aytunç Erkin / Nefes
