Avrupa'da Nükleer Silah Tartışması: Polonya ve Yeni Güvenlik Arayışları
ABD'nin caydırıcılığının sorgulandığı bir dönemde, Polonya'nın nükleer silah arayışı Avrupa güvenliğinde yeni bir dönemi başlatabilir mi?
Yeni Bir Avrupa Ülkesi Kendi Nükleer Silahlarını Geliştirebilir mi?
YEREL GÜNDEM / DÜNYA
Donald Tusk'ın açıklamaları Avrupa'nın güvenlik politikasında yeni bir dönem başlatabilir mi? Avrupa ülkelerinin nükleer caydırıcılık arayışları yeniden gündemde.
ABD’nin küresel güvenlik taahhütlerinin sorgulandığı bir dönemde, Polonya Başbakanı Donald Tusk’un yaptığı açıklama Avrupa’da yankı buldu. Tusk, Polonya’nın nükleer silahlar da dahil olmak üzere en gelişmiş askeri kabiliyetleri edinme hedefini duyurdu. Bu açıklama, Avrupa’da nükleer silahlanma tartışmalarını yeniden alevlendirdi.
Polonya'nın olası nükleer arayışı
Donald Tusk’un “Bu bir savaş değil, güvenlik yarışı” sözleri, NATO üyesi bir ülkenin, ABD'nin koruma şemsiyesi dışına çıkmayı tartışmaya açması bakımından dikkat çekici. Özellikle Trump yönetiminin Avrupa’yı savunma konusundaki çekingen yaklaşımı, bazı ülkelerde bağımsız caydırıcılık ihtiyacını gündeme taşıdı.
Ancak uzmanlara göre sıfırdan bir nükleer program başlatmak teknik ve siyasi açıdan oldukça karmaşık. Oslo Nükleer Projesi'nden araştırmacı Fabian Rene Hoffmann’a göre, Avrupa ülkelerinin çoğu bu yetenekten yoksun. Çoğu ülkenin altyapısı ya yetersiz ya da yayılmaya karşı dirençli.
Sivil nükleer altyapısı, yüksek zenginleştirilmiş uranyum stokları, yeniden işleme tesislerinin eksikliği gibi teknik sınırlamalar, kısa vadede bu adımların hayata geçirilmesini imkânsız kılıyor.
Fransa ve İngiltere'nin rolü
Avrupa’da halihazırda nükleer silaha sahip iki ülke var: İngiltere ve Fransa. Ancak İngiltere'nin denizaltı temelli caydırıcılığı ABD üretimi sistemlere bağımlıyken, Fransa daha bağımsız bir yapı sunuyor. Bu durum, Fransa’nın nükleer caydırıcılığı Avrupa genelinde genişletme konusunda öne çıkmasına neden olabilir.
Bununla birlikte Fransız nükleer silahlarının başka ülkelere konuşlandırılması, askeri, lojistik ve diplomatik olarak oldukça karmaşık bir süreci gerektiriyor.
Nükleer silah üretiminin zorlukları
Avrupa ülkelerinin Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’na (NPT) taraf olmaları ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın sıkı denetimi, yasa dışı bir nükleer programı gizli yürütmeyi neredeyse imkânsız hale getiriyor. Bu da Avrupa ülkelerinin meşru yollarla nükleer caydırıcılık elde etmelerini sınırlandırıyor.
Öte yandan 3D yazıcılar, yapay zeka gibi yeni teknolojiler, bazı uzmanlara göre bu denklemi değiştirebilir. Güney Afrika'nın 1980’lerde düşük maliyetle geliştirdiği nükleer program, modern dönemde teknolojinin nasıl avantaj yaratabileceğine dair örnek olarak gösteriliyor.
Geleceğe dair endişeler
Avrupa’nın Rusya’nın tehditleriyle karşı karşıya kalması ve ABD’nin bölgedeki caydırıcılık rolünü sorgulatması, bazı ülkeleri yeni güvenlik politikaları aramaya itiyor. Polonya gibi ülkeler, NATO’nun ötesinde kendi savunma ağlarını kurma arzusunu dile getiriyor.
Ancak bu adımların atılması Avrupa güvenlik mimarisinde radikal değişim anlamına gelebilir. Nükleer silahların yeniden Avrupa merkezli tartışmalarda öne çıkması, önümüzdeki dönemde Batı içindeki stratejik dengeleri de etkileyebilir.













