Muhalif Demokrasi: Halk TV, Rasim Ozan Kütahyalı ve Çarpık Basın Algısı
Halk TV’de Rasim Ozan Kütahyalı krizi sonrası yaşanan gelişmeler, basın özgürlüğü ve demokrasi anlayışındaki çifte standartları gözler önüne serdi. Bu analizde, medya dünyasındaki ideolojik çatışmalar ve muhalif medya içinde yaşanan ayrışmalar ele alınıyor.

Muhalif Demokrasi: Halk TV, Rasim Ozan Kütahyalı ve Çarpık Basın Algısı
YUSUF İNAN / YEREL GÜNDEM / TÜRKİYE
Türkiye’de medya dünyasında son günlerde yaşanan gelişmeler, basın özgürlüğü ve demokrasi kavramlarının ne denli çifte standartlarla ele alındığını bir kez daha gözler önüne serdi. Halk TV’de Rasim Ozan Kütahyalı’nın konuk edilmesi, kanal içerisinde büyük bir ayrışmaya sebep olurken, bu olay basın dünyasındaki ideolojik çatışmaları da ortaya koydu.
Halk TV'de Kütahyalı Krizi ve Gazetecilerin Ayrılığı
Halk TV’nin YouTube kanalında yayımlanan ve Rasim Ozan Kütahyalı’nın Abdullah Öcalan’la yürütülen ‘yeni çözüm süreci’ hakkındaki açıklamalarını içeren röportajı, kanal içinde büyük tepkilere yol açtı. Kanalın bazı gazetecileri bu durumu protesto ederek istifa etti. Serpil Yılmaz, Şule Aydın, Murat Ağırel, Timur Soykan ve Barış Pehlivan gibi isimler kanaldan ayrıldıklarını duyurdu. Kanalın sahibi Cafer Mahiroğlu, konuyla ilgili kendisine bilgi verilmediğini ve bu röportajı bir "yol kazası" olarak değerlendirdiğini belirtti.
Ancak, basın özgürlüğünü savunan bir medya kuruluşunun yalnızca bir isim yüzünden bu denli kriz yaşaması, kamuoyunda tartışmalara neden oldu. Demokrasi ve basın özgürlüğü konusunda her fırsatta AKP medyasını eleştiren muhalif gazeteciler, kendileriyle aynı görüşte olmayan bir ismin sesini duyurmasına tahammül edemedi.
Muhalif Medyanın Kendi İçindeki Çatışması
Halk TV'de yaşanan bu ayrılık, muhalif medya dünyasında yeni bir kırılmaya sebep oldu. Ayrılan gazeteciler YouTube’da Oğuzhan Uğur’un Babala TV platformuna geçti. Bu gelişme, alternatif medya platformlarının önemini bir kez daha gösterirken, muhalif kesim içindeki görüş ayrılıklarını da ortaya çıkardı. Kendi medya kuruluşlarından ayrılan gazetecilerin, demokrasi ve ifade özgürlüğü söylemlerine rağmen, kendilerinden farklı düşünen gazetecilere alan açmaması büyük bir çelişki olarak değerlendirildi.
Gerçek Demokrasi Nerede?
Basın özgürlüğünü en çok savunan kesimin, kendilerinden farklı düşünenlere karşı gösterdiği tahammülsüzlük, demokrasi anlayışlarının sorgulanmasına yol açıyor. Muhalif medya kuruluşları, yıllardır AKP’nin medya üzerindeki baskısını eleştirirken, kendileri bir Rasim Ozan Kütahyalı röportajına bile tahammül edemiyor. Demokrasi ve özgür basın söylemleri, yalnızca kendi ideolojik sınırları içinde mi geçerli olacak?
Muhalif medya, geçmişte FETÖ’nün medya yapılanmasıyla olan ilişkilerine de yeterince ışık tutmadı. İzmir’de CHP’li belediyeler tarafından bazı gazetecilere reklam ve ilanlarla destek sağlandığı iddiaları hala aydınlatılmadı. Hukuk herkes için eşit işlemesi gerekirken, FETÖ destekli gazetecilere sağlanan fonlar ve yurt dışı gezileri görmezden gelindi. Bu konuların üzerine gidilmediği sürece, basın özgürlüğü kavramı sadece belli bir kesimin çıkarlarına hizmet eden bir araç olmaktan öteye gidemeyecek.
İzmir’de CHP Medyası ve Finansal Destekler
CHP’nin en güçlü olduğu illerden biri olan İzmir, muhalif medyanın nasıl desteklendiğine dair en iyi örneklerden biri olabilir. Dönemin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve ilçe belediye başkanlıklarının reklam ve ilanlarla bazı gazetecileri desteklediği iddiaları, tarafsız bir şekilde incelenmelidir. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bu konuda harekete geçmesi, hukukun eşit işlemesi açısından kritik bir adımdır.
FETÖ’nün medya yapılanmasına sağlanan reklam giderleri, Pensilvanya’ya götürülen gazeteciler ve yıllardır kamu kaynaklarından beslenen medya mensuplarının mali ilişkileri açığa çıkartılmalıdır. Basın etiği açısından bu tür uygulamaların şeffaf bir şekilde soruşturulması gerekmektedir. Aksi takdirde, medya sektöründe tarafsızlık ve bağımsızlık iddiaları tamamen inandırıcılığını yitirecektir.
Sonuç
Bugün Halk TV’de yaşanan kriz, Türkiye’de basın özgürlüğü ve demokrasi anlayışının ne kadar yüzeysel algılandığını bir kez daha ortaya koydu. Demokrasi ve özgür basın, yalnızca belli bir kesimin haklarını korumak için savunulamaz. Eğer gerçekten bağımsız ve özgür bir medya düzeni isteniyorsa, her görüşten insanın düşüncelerini ifade edebileceği bir alan sağlanmalıdır. Aksi takdirde, bugünkü muhalif medya düzeni, eleştirdiği sistemin bir başka versiyonundan öteye geçmeyecektir.
YUSUF İNAN / YEREL GÜNDEM