AYM’de bireysel başvurular 700 bine dayandı: 13 yılda 699 bin 773 dosya
Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvurular 13 yılda 699.773’e ulaştı. AYM 590.734 dosyada karar verdi; 81.477 ihlal tespiti yaptı. 109.039 başvuru bekliyor. Artan iş yükü “etkin iç hukuk yolu”nun sürdürülebilirliği tartışmalarını gündeme taşıyor.
AYM’de bireysel başvurular 700 bine dayandı: 13 yılda 699 bin 773 dosya
YEREL GÜNDEM / ANKARA, TÜRKİYE
2012’den 2025’e: Bireysel başvurunun muhasebesi
Türkiye’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) giden ihlal iddialarını azaltmak amacıyla 23 Eylül 2012’de yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuru hakkı, 13 yılın sonunda 699 bin 773 başvuruya ulaştı. 2023 yılı itibarıyla başvuruların büyük kısmı hak ihlali iddialarına dayanırken, yüksek mahkemenin iş yükü de belirgin biçimde arttı.
Başvuru grafiği: 2016’da sıçrama, 2022–2023’te zirve
Uygulamanın ilk yılında 1.342 olan başvuru sayısı, 2013’te 9.897’ye, 2014’te 20.578’e çıktı. 2016 yılı 80.756 başvuruyla keskin bir sıçramaya işaret etti. Bunu 2017’de 40.530, 2018’de 38.186, 2019’da 42.971 ve pandemi yılı 2020’de 40.402 başvuru izledi. 2021’de 66.121’e yükselen sayı, 2022’de 109.779, 2023’te 108.820 ile zirveye yerleşti. 2024 yılı 70.699 başvuruyla kapandı. Bu yıl 19 Eylül itibarıyla 49.316 yeni başvuru alındı.
Karar bilançosu: 81 bin 477 ihlal, 493 bini “kabul edilemez”
AYM, bugüne kadar 590 bin 734 dosyada karar verdi. Sonuçlanan başvuruların 493 bin 248’inde “kabul edilemezlik” kararı çıktı; 81 bin 477 dosyada en az bir hak ihlali tespit edildi. Geri kalan 16 bin 9 dosyada “ihlal yok”, “idari ret”, “düşme”, “dosya kapatma” ve “başvurunun reddi” kararları yer aldı. Karar bekleyen dosya sayısı ise 109 bin 39. Bu tablo, AYM’nin bir yandan filtre işlevini yerine getirirken diğer yandan önemli sayıda ihlal tespitiyle hak arama mekanizmasının etkin bir ayağı haline geldiğini gösteriyor.
İş yükü ve beklentiler: “Etkin iç hukuk yolu”nun sürdürülebilirliği
Bireysel başvuru, AİHM öncesi “etkin iç hukuk yolu” olarak kurgulandı. Buna rağmen artan hacim, yargısal zaman yönetimini kritik hale getiriyor. Kümülatif başvuru rakamlarının büyüklüğü, kabul edilebilirlik kriterlerinin daha istikrarlı uygulanması, yapısal sorunları işaret eden davalarda pilot karar yaklaşımının güçlendirilmesi ve idari–yargısal düzeyde tekrarlayan ihlalleri önleyici standartların yaygınlaştırılması gereğine işaret ediyor. Uzmanlara göre, mahkemenin içtihadının alt derece yargı ve idare tarafından daha hızlı benimsenmesi, hem ihlal sayısını hem de başvuru hacmini aşağı çekebilir.
Gündemde ne var: Dijitalleşme, önceliklendirme ve süre hedefleri
Güncel tartışmalar, AYM’nin dosya yönetiminde dijitalleşmenin derinleştirilmesi, benzer nitelikteki başvuruların kümelendirilmesi ve toplu karar tekniklerinin artırılması yönünde. Ayrıca ifade özgürlüğü, adil yargılanma, mülkiyet hakkı ve kişi özgürlüğü–güvenliği gibi başlıklarda önceliklendirme yapılması, ortalama karar süresini aşağı çekebilir. Bu kapsamdaki iyileştirmeler, AİHM nezdinde Türkiye’nin kabul edilebilirlik ve makul süre değerlendirmelerinde de pozitif etkiler yaratabilir.











