Selçuk Özdağ’dan Sığınmacı Politikalarına Sert Eleştiri: Bu Bir Demografik Dönüşüm Planıdır
Selçuk Özdağ, TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada Türkiye’nin göç ve sığınmacı politikalarını sert bir dille eleştirdi. Özdağ, uygulanan stratejinin Anadolu’yu Türksüzleştirme ve milleti mülksüzleştirme amacı taşıyan uzun vadeli bir plan olduğunu savundu.

Selçuk Özdağ’dan Sığınmacı Politikalarına Sert Eleştiri: Bu Bir Demografik Dönüşüm Planıdır
YEREL GÜNDEM / TÜRKİYE
Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ, TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı dikkat çekici konuşmayla Türkiye’nin göç politikalarını sert sözlerle eleştirdi. Özdağ, özellikle Suriyeli sığınmacılar üzerinden yürütülen göç stratejisini “Anadolu’yu Türksüzleştirme, milleti mülksüzleştirme projesi” olarak nitelendirdi.
Uzun Vadeli Planın Parçası mı?
Türkiye'nin son 20 yılındaki göç politikalarının tesadüfi gelişmeler olmadığını savunan Özdağ, bunların uluslararası ölçekte planlanmış bir senaryonun adım adım uygulandığını ileri sürdü. Sığınmacıların Türkiye’ye yerleştirilmesi sürecinin, salt insani gerekçelerle değil, ülkenin sosyolojik yapısını dönüştürmek üzere hayata geçirildiğini belirtti.
Sığınmacı Akını ve Ensar Retoriği
“Ensar-muhacir” söylemi üzerinden dini duyguların manipüle edildiğini savunan Özdağ, bu söylemin arka planında toplumsal tepkileri bastırmak ve göçmen politikalarına destek sağlamak gibi bir amaç olduğunu ifade etti. “Toplumsal tabanı dini referanslarla ikna ettiler, şimdi demografik yapıyı kalıcı biçimde değiştiriyorlar” diyerek uyarıda bulundu.
Mayın Temizliği, Göç Planının İlk Adımıydı
Özdağ’ın en çarpıcı vurgularından biri, Türkiye’nin 2003 yılında taraf olduğu Ottawa Sözleşmesi oldu. Bu sözleşme kapsamında Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesinin, ileride yaşanacak büyük göç dalgasının önünü açtığını belirtti. “1999’da başlayan bu süreç, 15 yıl sonra büyük göç hareketinin zeminini oluşturdu” sözleriyle, planlı bir nüfus politikası izlendiğini iddia etti.
Ruanda Örneği ve Filistin Hicreti Tartışması
Özdağ, daha önce Meclis’te dile getirdiği “Ruanda örneği”nin hafife alınmaması gerektiğini vurgulayarak, benzer bir etnik dönüşümün Türkiye’de de yaşanabileceğini ima etti. Filistinli sığınmacılar konusuna da değinen Özdağ, “Gazze Filistinlilerindir” söyleminin yerini bugün “hicret” söylemine bıraktığını, bunun da dış politikadaki tutarsızlığın bir göstergesi olduğunu belirtti.
Kapalı Kapılar Ardında Neler Oluyor?
Sözlerinin son bölümünde daha sert bir tona geçen Özdağ, bazı siyasi aktörlerin dışarıda başka, içeride başka ittifaklar içinde olduğunu öne sürdü. “Ekranlarda vatanseverlik naraları atanlar, Trump, Netanyahu ve İngiltere gibi aktörlerle kapalı kapılar ardında iş tutuyor” diyerek, kamuoyunun bu konuda aydınlatılması gerektiğini ifade etti.
Uyarı Niteliğinde Konuşma
Selçuk Özdağ’ın bu çıkışı, Türkiye’nin sığınmacı politikasına yönelik siyasi tartışmaları daha da alevlendirecek nitelikte. Özellikle sığınmacıların kalıcılığı, vatandaşlık verilmesi ve demografik etkileri konularında kamuoyunun daha fazla şeffaflık ve hesap verebilirlik beklediği bir dönemde gelen bu açıklama, sadece bir muhalefet eleştirisi değil, aynı zamanda tarihsel bir uyarı olarak da kayda geçiyor.