Siyasi Engellemeler Halkın Tercihini Değiştirir Mi?
Türkiye'nin siyasi tarihinde sıkça yaşanan siyasi yasaklar ve yargının siyasallaşması yeniden tartışılıyor. Geçmişte Recep Tayyip Erdoğan’ın yaşadığı süreçle, Ekrem İmamoğlu’nun karşı karşıya olduğu durum arasındaki benzerlikler dikkat çekiyor.

O Günler Nasıl Unutulmuş Olabilir?
YEREL GÜNDEM / TÜRKİYE
AK Parti kurucu kadrosundan Hüseyin Çelik, son günlerde yaşanan siyasi gelişmeleri değerlendirirken, "Unutulmamalıdır ki, AK Parti benzer yollardan geçerek iktidar oldu" ifadelerini kullandı. Çelik’in bu hatırlatması, Türkiye’nin yakın siyasi geçmişinde yaşanan olaylarla günümüz gelişmeleri arasındaki benzerlikleri yeniden gündeme getirdi.
Geçmişten Günümüze Siyasi Yasaklar
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptığı dönemde yaşadığı siyasi yasak süreci, bugün Ekrem İmamoğlu’nun karşı karşıya olduğu durumla kıyaslanıyor. 1997 yılında gerçekleşen ‘28 Şubat süreci’, Türkiye’nin siyasi tarihinde en karanlık dönemlerden biri olarak anılıyor. O dönem askeri vesayet, halktan büyük destek gören siyasileri bertaraf etmek için devreye girmiş, Erdoğan'ın siyasi kariyerine müdahale edilmişti.
Siirt’te yaptığı bir konuşmada okuduğu şiir gerekçe gösterilerek ceza alması sağlanan Erdoğan, siyasi yasaklı hale getirilmiş ve milletvekili olmasının önü kesilmişti. “Muhtar bile olamaz” manşetleriyle o günlerde hedef haline getirilen Erdoğan, daha sonra siyasi engelleri aşarak Türkiye’nin en güçlü siyasi liderlerinden biri haline geldi.
Bugün benzer bir süreç İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu için konuşuluyor. Gözaltına alınması ve hakkında açılan davalar, Erdoğan’ın 1990’lardaki siyasi yasak sürecini hatırlatıyor. İmamoğlu’nun olası bir mahkûmiyet kararı, onun cumhurbaşkanlığı adaylığına engel olabilir ve siyasi geleceğini değiştirebilir.
28 Şubat Süreci ve Bugün Yaşananlar
1997 yılındaki 28 Şubat süreci, askerlerin doğrudan siyasete müdahale ettiği, hükümetlerin yargı ve medya aracılığıyla baskı altına alındığı bir dönem olarak tarihe geçti. O dönemde birçok siyasetçi ve akademisyen çeşitli gerekçelerle cezalandırıldı, partiler kapatıldı ve üniversiteler başörtüsü yasağı gibi uygulamalarla özgürlüklerin kısıtlandığı merkezler haline geldi.
AK Parti, işte bu tür baskıların ardından yükselen bir hareket olarak ortaya çıktı. Halk, siyasi mühendislik girişimlerine karşı 2002 seçimlerinde AK Parti’yi iktidara taşıdı ve bu destek, sonraki yıllarda giderek arttı. Erdoğan, yasaklarla engellenmeye çalışılan bir lider olarak, milletin desteğiyle önce başbakan, ardından da cumhurbaşkanı oldu.
Bugün yaşanan gelişmeler, Türkiye’nin geçmişte yaşadığı siyasi yasaklar ve yargının siyasallaştırılması tartışmalarını yeniden gündeme getiriyor.
Siyasi Engellemeler Halkın Tercihini Değiştirir Mi?
Tarihsel süreçler gösteriyor ki, halkın geniş desteğini alan siyasi figürler, çeşitli yasak ve engellere rağmen yeniden sahneye çıkmayı başarıyor. Erdoğan’ın siyasi yolculuğu bunun en somut örneklerinden biri olarak karşımızda duruyor.
Halkın demokrasiye olan inancı, 28 Şubat sürecini tarihe gömdü ve yasaklarla siyaseti dizayn etmeye çalışanları siyaset sahnesinden sildi. Bugün de benzer bir senaryo işliyor olabilir mi?
Hüseyin Çelik’in vurguladığı gibi, AK Parti’nin geçmişte yaşadığı süreçler unutulmamalıdır. Ancak, benzer bir durum karşısında toplumun nasıl tepki vereceği ve siyasi atmosferin nasıl şekilleneceği merak konusu olmaya devam ediyor.
Türkiye, siyasi yasakların ve baskıların hangi sonuçlara yol açacağını tarihsel süreçte defalarca gördü. Bugün yaşanan gelişmeler, toplumun nasıl bir tepki vereceğini ve gelecekte nasıl bir siyasi denge oluşacağını belirleyecek.
Kaynak: Fehmi Koru / Karar