Zaman Durduğunda İnsan Ne Yapar?
Modern dünyanın krizleri, insan ruhunun yalnızlığı ve empati eksikliği üzerine düşündürücü bir yazı. Ekseni kaymış bir dünyada insanın varoluşuna dair sorgulayıcı ve şiirsel bir köşe yazısı.

Dünyanın Ekseni Gıcırdarken
İYİPSİKOLOG.COM / TÜRKİYE
Bazen öyle anlar gelir ki, evren bile nefesini tutar. Zaman, bir çizgide takılı kalmış gibidir. Gök yüzünü yırtan yıldırımlar bile duraksar, rüzgâr yönünü şaşırır. Vadilerde otlayan bulutlar asılı kalır, çayırdaki atlar başlarını kaldırır. İnsan ise... Kalakalmış bir figür gibi, donmuş bir satranç taşına döner.
Evet, dünyanın ekseni gıcırdıyor. Bu, mekanik bir bozulma değil yalnızca. Bu, ruhsal bir çöküntünün sarsıntısı gibi. Gökyüzünde yankılanan bir iç çekişin titreşimi.
Artık küçük hastalıklar çabucak geçmiyor. Basit bir virüs, laboratuvar raflarından çıkıp insan bedeninde sessizce evrim geçiriyor. Savaşın adı değişiyor ama bedeli aynı kalıyor. Irkçılık yeni kılıklara bürünüyor. Sömürü, daha rafine, daha akademik, daha modern. Ama hâlâ sömürü.
Bilim ilerliyor diyorlar. Peki neden ruhumuz hep aynı yorgun hikâyelerde mahsur kalıyor? Neden insanoğlu hâlâ kendi kopyasının gölgesinden korkuyor? Neden kalbimizi ikna edecek kadar güzel bir fikirde buluşamıyoruz?
Sanki yüzyıllardır okunmuş, altı çizilmiş bir romanın içine düşmüşüz. Her sayfa tanıdık. Her paragrafta bir yankı, her kelimede bir dejavu. Değişen tek şey, kahramanların adı. Ama hikâye hep aynı: Yok eden, yok olan, anlam arayan insan.
Bazen "empati" demek bile radikal bir çıkış gibi algılanıyor bu çağda. Farkındalık, bir özgeçmiş süsü. Vicdan, sosyal medyada birkaç beğeni sonra kaybolan bir efekt.
Ama tamam. Siz haklısınız.
Kör taklidi yapalım. Sağırlara has duvarlar örelim aramıza. Gerçekleri sarkastik filtrelerle örteyim. Kendimi aldatayım. Mümkünse bir de ışıldayayım!
Ne tuhaf değil mi? Gözümüzün önünde eriyen ormanlara, boğulan çocuklara, susuz topraklara rağmen ısrarla “parlamak” istiyoruz. İçimizdeki çığlığı bastırıp, dışımızdaki parlaklığı yüceltmek. Çünkü “ışıltılı görünmek”, “iyi olmak”tan daha kıymetli artık.
Çok mu kararttım ortamı? Belki de gerekliydi biraz karanlık. Çünkü bazen en net yıldızlar ancak karanlıkta görünür.
Yine de küçük bir tebessüm konduralım kenara. Belki bugün güzel bir şarkıya denk gelmişsindir. Belki bir dostun sesini duymuşsundur. Belki gökyüzü gri değil de maviye daha yakındır bugün. Belki de biri, sırf seni düşündüğü için gülümsüyordur bir köşede.
Dünya ekseniyle birlikte gıcırdarken, biz hâlâ burada, kelimelerde nefes alıyor, duygularda sığınıyor ve evet, hâlâ ışıldıyoruz.
Çünkü umut, insanın kendine hatırlattığı en kadim şarkıdır. Ve biz o şarkıyı hâlâ mırıldanabiliyorsak, hiçbir şey tamamen bitmiş değildir.