Ankara’nın Yeni Yönü: YPG Eşittir PKK Söylemi Reddediliyor mu?
Türkiye’nin son Şam Büyükelçisi Ömer Önhon’un analizine göre, Ankara “YPG eşittir PKK” söyleminden uzaklaşıyor. HTŞ ve SDG arasında imzalanan mutabakat, Suriye’de yeni dengelerin kurulduğunu ve Türkiye’nin bu sürece meşruiyet verdiğini ortaya koyuyor.

Ankara’nın Yeni Yönü: YPG Eşittir PKK Söylemi Reddediliyor mu?
ŞEHİTLER ÖLMEZ / TÜRKİYE
Suriye’de HTŞ ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında imzalanan son mutabakat, bölgedeki jeopolitik dengeleri yeniden şekillendirdi. Türkiye’nin son Şam Büyükelçisi Ömer Önhon, SDG’nin lideri Mazlum Abdi ile HTŞ’nin lideri Ahmet El Şara arasındaki bu protokolü değerlendirdiği söyleşisinde, Türkiye'nin yıllardır dile getirdiği “YPG eşittir PKK” söylemini fiilen terk ettiğini ima etti. Önhon’a göre Ankara, son gelişmelerle birlikte hem Mazlum Abdi’ye hem de El Şara’ya “meşru aktör” statüsü tanımış durumda.
Türkiye’nin uzun yıllar boyunca Suriye’nin kuzeydoğusunda konuşlu YPG’yi PKK'nın uzantısı olarak tanımladığı biliniyor. Ancak Önhon, artık Ankara'nın yaklaşımının değiştiğini; “YPG içindeki Suriyeli olmayanların çekilmesi” gibi daha sınırlı ve teknik bir talep üzerinden ilerlediğini belirtiyor. Bu da, Türkiye’nin fiilen YPG'nin tamamını terör örgütü olarak görme politikasını terk etmiş olabileceği anlamına geliyor.
HTŞ-SDG Mutabakatı: Suriye’de Kürtlerin Meşruiyet Kazanması
Anlaşmaya göre, SDG'nin tüm güçlerini Suriye ordusuna katma gibi bir yükümlülüğü bulunmuyor. “Kürtlerin yoğun olduğu Kuzeydoğu Suriye’nin farklı koşulları var” ifadesi, Kürt bölgelerine özel bir statü verilmesinin önünü açıyor. Önhon bu ifadeleri değerlendirirken, Kürtlerin silahlı gücünün otomatik olarak Suriye ordusuna entegre edilmesini beklemenin gerçekçi olmadığını vurguluyor.
Türkiye, bir yandan HTŞ’yi tanıma tartışmalarını “derin dondurucuya” alırken, diğer yandan da HTŞ lideri El Şara ile Mazlum Abdi'nin birlikte imzaladığı mutabakata olumlu yaklaşarak ikisini de yeni Suriye’nin meşru temsilcileri olarak kabul ettiğini göstermiş oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu anlaşmaya yönelik, “Doğru yönde atılmış bir adım” ifadesi, Ankara’nın politik hattında köklü bir değişimin sinyali olarak yorumlanıyor.
YPG’nin Kazanımları ve Türkiye’nin Yeni Duruşu
YPG’nin bugüne kadar kuzeydoğu Suriye’de elde ettiği fiili otonomi, örgütü Suriye’nin yeniden yapılanmasında merkezi bir aktör haline getirdi. Önhon’un değerlendirmelerine göre YPG bu pozisyonundan taviz vermek istemiyor ve yeni Suriye'de kendisine siyasi alan açılmasını talep ediyor. Türkiye ise YPG’nin PKK ile bağına dair söylemini yumuşatarak, sadece “Suriyeli olmayan militanların çekilmesi” gibi daha dar kapsamlı bir pozisyona evrilmiş görünüyor.
Bu yaklaşım, Ankara’nın Suriye’deki yeni anayasa hazırlık süreciyle Türkiye’deki anayasa süreci arasında bağ kurmaya başladığını da ortaya koyuyor. Önhon’un deyimiyle, “Türkiye’deki PKK ile YPG’yi ayırmak, anayasa çalışmalarını ayırmak gerçekçi değil çünkü iki ülkedeki gelişmeler birbirini etkiliyor.”
HTŞ’nin Geleceği ve Radikalizm Riski
Önhon, HTŞ'nin hala radikal bir örgüt olduğunu, içinde “ölümüne radikal” üç ila beş bin kişinin bulunduğunu söylüyor. HTŞ’nin gerçekten değişip değişmediği zamanla anlaşılacak. Ancak El Şara’nın, “Taliban olmayacağız” açıklamaları, örgütün yeni Suriye’deki imajını normalleştirme çabasını gösteriyor.
Suriye’nin geleceğine dair planlar arasında Kürtlere biçilen rol kadar, Nusayriler, Dürziler ve Türkmenlerin de sisteme entegre edilmesi gerektiğini vurgulayan Önhon, yeni anayasa süreçlerinin bu grupları dışlamaması gerektiğine dikkat çekiyor.
Türkiye ve Bölge Açısından Tehlikeler
Ömer Önhon’un kaygıları arasında, Türkiye’ye yansıyabilecek üç temel tehdit öne çıkıyor: YPG’nin meşruiyet kazanmasıyla birlikte Türkiye’deki Kürt meselesine etkisi, radikal örgütlerin Türkiye’ye sıçrama riski ve Suriyeli sığınmacıların geri dönüşünün belirsizliği. Özellikle 2,7 milyon Suriyelinin Türkiye’de kalmaya devam etmesi, sosyal ve ekonomik açıdan kalıcı sorunlar doğurabilir.
Yeni Dönem, Yeni Dengeler
Tüm bu gelişmeler, Türkiye’nin Suriye politikasında köklü bir dönüşümün başladığını gösteriyor. “YPG eşittir PKK” söyleminin yerini daha esnek ve sahadaki gerçekliğe uygun bir yaklaşım alırken, Ankara’nın HTŞ lideri El Şara ve SDG lideri Mazlum Abdi’yi yeni dönemin aktörleri olarak kabul etmesi, Türkiye’nin çıkarlarını yeniden tanımladığına işaret ediyor.
Ancak bu yeni dönemde en önemli soru şu: Bu esnek yaklaşım, bölgesel barışa mı hizmet edecek, yoksa yeni çatışmaların önünü mü açacak?
Kaynak: Cansu Çamlıbel / T24.com.tr