Balyoz, Ergenekon ve 28 Şubat Generalleri: Atatürkçü mü, FETÖ'cü mü?
Balyoz, Ergenekon ve 28 Şubat süreçlerinde görev yapan generaller gerçekten Atatürkçü müydü, yoksa FETÖ’nün sistemli planına hizmet eden aktörler mi? Yusuf İnan, bu tarihi hesaplaşmayı çarpıcı örneklerle sorguluyor.

YUSUF İNAN YAZDI...
Balyoz, Ergenekon ve 28 Şubat Generalleri: Atatürkçü mü, FETÖ'cü mü?
Türkiye Cumhuriyeti'nin son 30 yılına damga vuran ve halen toplumsal bellekte tazeliğini koruyan Egenekon, Balyoz ve 28 Şubat süreçleri, sadece askeri darbeler ya da darbe girişimi olarak değil; ayrıca devletin insan kaynağı, adalet sistemi ve toplumun geleceği üzerinde derin izler bırakan tarihsel travmalar olarak hatırlanıyor.
Bu süreçlerde aktif rol oynayan generaller kamuoyunda "Atatürkçü", "laik cumhuriyetin bekçileri" olarak lanse edilse de, gerçekler bu yüzeysel tanımların ötesinde ciddi bir sorgulama ihtiyacını doğuruyor. Zira bu generallerin Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki inancını yaşayan, çalışkan, donanımlı subay ve astsubaylara yönelik baskı ve ihraç politikaları, TSK'’nın geleceğine zarar vermiş, Fethullah Gülen yapılanmasının insan kaynağı ihtiyacını karşılamış, devleti içeriden işgal planlarına alan açmıştır.
TSK’dan Atılan Zeki ve Vatansever Kadroların Akıbeti
Bu generallerin bilhassa "irtica" paranoyasıyla hareket ederek, sadece namaz kıldığı için, eşinin başörtülü olduğu için ya da milli-manevi değerlere sahip çıktığı için ihraç ettikleri subay ve astsubaylar, FETÖ'’nün kucağına itilmiş, "devlet dışında" değerlendirilecek potansiyel olarak örgüt tarafından istismar edilmiştir. Özellikle çok dilli, çok yönlü ve akademik anlamda donanımlı olan bu personel, TSK’nın çekirdeği olması gerekirken, tasfiye edilerek bir anlamda "TSK’nın zekâsı" sistem dışına çıkarılmıştır.
Bu ihraç edilenlerden biri olan ve sonradan Cumhurbaşkanlığı Danışmanlığına getirilen Prof. Dr. İskender Pala'nın yaşadıkları, bu sistemli tasfiyenin boyutunu ve amacını ortaya koyan somut örneklerden biridir.
FETÖ’nün Kozmik Planına Hizmet Ettiler mi?
Şu soruyu sormak artık bir zorunluluk halini almıştır: Bu generaller FETÖ'ye karşı mıydı, yoksa onun yolunu mu açıyordu? TSK içinde FETÖ’nün çalışmasını istediği personeli seçme hakkını bu generaller mi verdi? Böyle bir organizasyonda bilinçli olarak mı rol aldılar, yoksa ideolojik takıntılarının esiri mi oldular?
Devletin arşivleri, bu süreçte kimlerin hangi kararlara imza attığını, hangi personelin hangi dosyalarla ihraç edildiğini biliyor. Bugün işaret edilen “FETÖ temizliği”nin bir bölümü, zamanında bu generallerin bırakmış olduğu tahribatın izlerini silmeye çalışmakla geçiyor.
Atatürkçülük Maskesinin Arkasında Ne Var?
Kendilerini "Atatürkçü" olarak tanımlayan bu general kadroların, Atatürk'ün “Millete efendilik yoktur, hizmet vardır" ilkesine ne kadar sadık kaldığı ayrı bir sorgulama konusudur. Millete yukarıdan bakan, onu dininden, kimliğinden ötürü dışlayan bir anlayış Atatürkçülükle ne kadar bağdaşabilir?
Sonraki dönemde bu general kadroların, kendilerinden olmayanı "irtica" ile damgalaması, Atatürk ilke ve inkılaplarının adeta bir sopa gibi kullanılmasına neden olmuş, bu da hem inanan halkı, hem de nitelikli askerleri TSK’dan uzaklaştırmıştır.
Son Söz: Tarih Yazılırken Hafızalar Temizlenmemeli
Ergenekon, Balyoz ve 28 Şubat süreçlerinin yargı kararlarıyla tekrar güncellenmesi, bu tarihsel sorumlulukların üstünü örtmemeli. O dönemin "güçlü generalleri"nin kimlere hizmet ettiği, hangi kararlarla devleti ve toplumu tahrip ettiği net bir şekilde sorgulanmalı. Çünkü vatanseverlik, sadece apoletle ya da nutuklarla değil, adaletle ve millete hizmetle ölçülür.
YUSUF İNAN / YURTTA SULH CİHANDA SULH
Twitter : @Yusufinan2023
Instagram : yusufinan2023
Instagram : fondinan2016
Email : [email protected]
Web: www.yerelgundem.com